Fatma Barbarosoğlu Yeni Şafak Gazetesi

Hem günahkâr hem de gayrı adiliz!

Yangın ile kül olan hayatların ve umutların ardından konuşmamız gereken en önemli mesele “koruyucu adalet”. Diyeceksiniz ki hukuk hukuktur. Koruyucu hukuk, “koruyucu adalet” de nedir? Tıp tıptır, koruyucu tıp da ne...

05 Aralık 2016 | 470 okunma

Yangın ile kül olan hayatların ve umutların ardından konuşmamız gereken en önemli mesele “koruyucu adalet”.
Diyeceksiniz ki hukuk hukuktur. Koruyucu hukuk, “koruyucu adalet” de nedir?
Tıp tıptır, koruyucu tıp da ne imiş demiyoruz, öyle değil mi?
Nasıl ki “koruyucu tıp” hastalık olmadan hastalığı engelleyici tedbirler almayı önceliyor ise, “koruyucu adalet”i sağlamak için de, suça götüren en önemli unsur olan vicdansızlığı besleyen durumlar, yapılar üzerine çalışılmalı.
Polis teşkilatında, “Herkesin polisi kendi vicdanıdır, polis vicdanı olmayanların karşısındadır” ibaresi yer alır.
Suçu engelleyen en önemli şey vicdanımız.
Kimin vicdanı nereden sızlar, nasıl sızlar bunu bilme imkanına sahip değiliz.
Ama vicdanların sızlamasını engelleyen unsurlar nelerdir bunlar üzerinde konuşabiliriz.
Bir suç unsuru ortaya çıkınca ekranlara dikkat kesilin. Göreceksiniz daha ziyade gazeteciler ve hukukçular konuşuyor.
Meydana gelen olayla ilgili olarak gazeteci ve hukukçu bakış açısı bize ibret sunmaz. Vicdanımızı sızlatmaz, hanemize mesuliyet bilinci düşürmez. Ekran karşısında payımıza düşen şey, sadece ve sadece mesuliyetsiz bir suçlama hürriyetidir. Dikkat edin hiç kimse hiçbir konuda mesuliyet sahibi değil. Herkes bir başkasını suçluyor. Giderek kabahati hep başkalarına atan “ürkmüş çocuk” modelinde toplaşıyoruz.
Birileri “malzemeden çalmış”, birileri “malzemeden çalanları korumuş”, “birileri malzemeden çalanları koruyanları korumuş” böyle devam edip gidiyor ekran tartışmaları.
Aksaklıklardan, kasten adam öldürme gibi algılanan ihmallerden hepimiz sorumluyuz.
Sorumluluk bilincinin inşa edilebilmesi, “koruyucu adalet” inşa etmek üzere seferber olunabilmesi için öncelikle psikologların, sosyologların, sosyal hizmet uzmanlarının, pedagogların yaşadıkları çağı kavramaları ve Türkiye için söyleyecek sözlerinin olması gerekiyor.
Bahsettiğim kişiler ekranlara davet edilmiyor mu?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si... 03 Mayıs 2024 | 391 Okunma “Almanlar et başında” 26 Nisan 2024 | 426 Okunma Ne olacak bu anne babaların hali? 19 Nisan 2024 | 733 Okunma Bayram neşesinin dışında kalmamak, lâkin içine de girememek... 12 Nisan 2024 | 99 Okunma Öz orucu, söz orucu, köz orucu ve seçim kampanyaları... 05 Nisan 2024 | 234 Okunma