Nihayet' in Ocak sayısı için Batılıların mülteci, bizim muhacir
dediğimiz “hiçbir yerin vatandaşları" üzerine çalışırken; her gün
birkaç hikayenin ağırlığı altında kala kaldık.
Bazen tanık olduğumuz olayları anında birbirimize aktarıyor bazen
hele paylaşmayayım ben dağıldım arkadaşlarım dağılmasın diyerek,
tanıklığın ağırlığını, kalbin üzerindeki taş gibi taşımaya gayret
ediyorduk.
Yine böyle anlardan birinde, Nihayet Dergi editörlerinden Beyza
Karakaya tanık olduğu bir olayı paylaştı. Tanıklığını kelimelere
döküp sonuç kısmını yazmadan hikayeyi Nihayet Dergi Facebook hesabı
üzerinden paylaştık.
Amacımız, yarım kalmış bir hikayenin hangi cümlelerle
tamamlandığını görmekti.
Niyetlerimiz yarım kalan hikayeleri tamamlayan cümlelerde saklıdır
çoğu defa.
Hikayeyi dikkatinize sunuyorum:
Tamamlanmamış hikayeler...
Annem ile buluşacaktık. Annem gecikeceğim diye mesaj atınca
yakındaki bir kafeteryada beklemeye başladım. Kafeteryadaki pek çok
kişinin aşina olduğu çocuk, masaların arasında dolaşarak mendil
satmaya uğraşıyordu.
Gençlerden biri kola ikram etmek istedi. “Biz kola içmeyiz" dedi.
Çocuğun biz kola içmeyiz, diyen ifadesi çok dikkatimi çekti. Yanıma
çağırdım. Konuştuk. Küçük bir mülteci çocuğun sırtındaki yük
kelimelerine abanmıştı. Beraber yemek yemeği teklif ettim. “Şükran"
dedi.