Bir konuyu sabah tartışıp akşam unutanlardan değilim.
Dolayısıyla Ülker'in reklamına kamuoyunun vermiş olduğu tepkiyi
sorular üzerinden analiz etmeye devam edeceğim. Zira bu reklam ve
reklama verilen tepki psikolojik ve sosyolojik açıdan önemli.
“Şiddetle” tepki göstermek ya da “hararetle” savunmak meseleyi
anlamamızı değil, tam tersine anlaşılmaz kılınmasını sağlar.
Ülker'in “müphem” reklamına kamuoyu niye bu kadar tepki
gösterdi?
15 Temmuz yaşanmamış olsaydı, bu “müphem” reklam bu kadar tepki
alacak mıydı?
Büyük ihtimal bir reklamın nasıl yapılmaması gerektiğine dair
anlamsızlığın anlamı bağlamında konuşulur, sosyal medyada da bir
kaç caps yapılır, konu orada kalırdı.
Bu defa niye kalmadı?
16 Nisan referandumu olmasaydı, bu reklama yine aynı tepki verilir
miydi?
Niye 16 Nisan referandumunu, diğer referandumlardan ayıran en temel
özellik subliminal mesaj “hassasiyeti” oldu?
Bir taraftan kamuoyu “subliminal mesaj” konusunda aşırı duyarlı
davranıyor, fakat diğer taraftan bu aşırı duyarlılıkla
bağdaşmayacak kadar aşikâr bir şekilde mesajı kötü olan “tema”ları
görmemezlikten geliyor.
Kendi emeğine hürmet eden, okuyucusuna saygı duyan yazarlar bir
roman yazdıklarında en az bir kaç kişiye gösterirler, aksayan
taraflarını yayınlanmadan önce düzeltmeye çalışırlar.
Ülker'in reklamı, hiç kimselere “gösterilmeden” Marslılar
tarafından mı yayına sokulmuş?
Yıldız Holding gibi devasa bir kurumun reklam filmi “aşırı
deneysel” bir üslubun neticesi mi, yoksa kes yapıştır bir anlayışın
kopyalanmış hali mi?