Fatma Barbarosoğlu Yeni Şafak Gazetesi

Duygusal güvensizlik üzerinden ürün pazarlamak...

Bir konuyu sabah tartışıp akşam unutanlardan değilim. Dolayısıyla Ülker'in reklamına kamuoyunun vermiş olduğu tepkiyi sorular üzerinden analiz etmeye devam edeceğim. Zira bu reklam ve reklama verilen tepki psikolojik ve sosyolojik...

05 Nisan 2017 | 671 okunma

Bir konuyu sabah tartışıp akşam unutanlardan değilim. Dolayısıyla Ülker'in reklamına kamuoyunun vermiş olduğu tepkiyi sorular üzerinden analiz etmeye devam edeceğim. Zira bu reklam ve reklama verilen tepki psikolojik ve sosyolojik açıdan önemli.
“Şiddetle” tepki göstermek ya da “hararetle” savunmak meseleyi anlamamızı değil, tam tersine anlaşılmaz kılınmasını sağlar.
Ülker'in “müphem” reklamına kamuoyu niye bu kadar tepki gösterdi?
15 Temmuz yaşanmamış olsaydı, bu “müphem” reklam bu kadar tepki alacak mıydı?
Büyük ihtimal bir reklamın nasıl yapılmaması gerektiğine dair anlamsızlığın anlamı bağlamında konuşulur, sosyal medyada da bir kaç caps yapılır, konu orada kalırdı.
Bu defa niye kalmadı?
16 Nisan referandumu olmasaydı, bu reklama yine aynı tepki verilir miydi?
Niye 16 Nisan referandumunu, diğer referandumlardan ayıran en temel özellik subliminal mesaj “hassasiyeti” oldu?
Bir taraftan kamuoyu “subliminal mesaj” konusunda aşırı duyarlı davranıyor, fakat diğer taraftan bu aşırı duyarlılıkla bağdaşmayacak kadar aşikâr bir şekilde mesajı kötü olan “tema”ları görmemezlikten geliyor.
Kendi emeğine hürmet eden, okuyucusuna saygı duyan yazarlar bir roman yazdıklarında en az bir kaç kişiye gösterirler, aksayan taraflarını yayınlanmadan önce düzeltmeye çalışırlar.
Ülker'in reklamı, hiç kimselere “gösterilmeden” Marslılar tarafından mı yayına sokulmuş?
Yıldız Holding gibi devasa bir kurumun reklam filmi “aşırı deneysel” bir üslubun neticesi mi, yoksa kes yapıştır bir anlayışın kopyalanmış hali mi?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Almanlar et başında” 26 Nisan 2024 | 424 Okunma Ne olacak bu anne babaların hali? 19 Nisan 2024 | 731 Okunma Bayram neşesinin dışında kalmamak, lâkin içine de girememek... 12 Nisan 2024 | 99 Okunma Öz orucu, söz orucu, köz orucu ve seçim kampanyaları... 05 Nisan 2024 | 232 Okunma Kitapların sayfaları gençlere ve çocuklara çok mu uzak? 29 Mart 2024 | 151 Okunma