Fatma Barbarosoğlu Yeni Şafak Gazetesi

“Dilekçelerime Aile Bakanlığı dışında ilgi gösteren kurum olmadı”

Bazen hayat ucu bucağı görünmeyecek bir karmaşa yumağına döner. Öyle zamanlarda sanatın yol gösterici ışığı, umudunu kaybetmiş insana bir feranlık sunar. Hatırlayacaksınız geçen hafta...

17 Ekim 2018 | 4.906 okunma

Bazen hayat ucu bucağı görünmeyecek bir karmaşa yumağına döner. Öyle zamanlarda sanatın yol gösterici ışığı, umudunu kaybetmiş insana bir feranlık sunar. Hatırlayacaksınız geçen hafta velayet davalarını, İran Filmi, “Bir Ayrılık” üzerinden okumuştuk. Bu hafta 1979’da vizyona girmiş bir Amerikan Filmi olan “Kramer Kramer’e Karşı”yı hatırlatacak bir mektubu dikkatinize sunmak istiyorum. Filmde evi terk edip aylarca çocuğu ile ilgilenmeyen kadın, velayet davası açıyor, davayı kazanıp çocuğunu babasından almaya gittiği gün oğlu için babasının daha iyi bir seçenek olduğuna karar verip oğlunu almaktan vazgeçiyordu. Film vizyona girdiğinde çok eleştirilmiş, çok farklı “okuma”lara tabi tutulmuştu. Aşağıda dikkatinize sunacağım mektupta ise baba velayet davası açıyor, davayı kazanıyor ama çocukları ile ilgilenmiyor. Maksat nafaka ödememek. Anne aylarca süren bir hak arayışını nihayet çocuklarının lehine olacak şekilde kazanıyor. Şimdi çocuklar anneleri ile. Ama o aylar süren ve anneleri ile ancak “icra” yoluyla buluşan çocukların psikolojisi hiçbirimizin algı alanında değil. Haberlerle başlayıp haberlerle bitiyor tanıklığımız. Oysa velayet davaları ve hayat boyu nafaka meselesi en kısa zamanda edebiyatın ve sinemanın da konusu olmak zorunda. Sağlıklı bir bakış açısı için empati şart. Aşağıda dikkatinize sunacağım mektubun sahibinin empatik yaklaşımına lütfen dikkat edin. Buyurunuz:

Selamün Aleyküm Fatma Hanım,

Mahkemelerden en adil kararların çıkacağına iman ile gidiyoruz Adliye Saraylarına, değil mi? Umduğumuzu buluyor muyuz?

Üç çocuğumun velayet davasını kazanmak için verdiğim üç yıllık mücadeleden edindiğim tecrübeyi, sizin vasıtanızla bütün Türkiye ile paylaşmak istiyorum.

Avukatlar; mahkemelerde görevli hakim, savcı ve sosyal hizmet uzmanlarının zaaflarını, siyasi görüşlerini vs biliyor duruma uygun strateji oluşturup müvekkillerini haklı çıkaracak her yöntemi kullanıyorlar.

Savcı ve hakimlerin kararlarını denetleyen bir sistem yok. Adliye, kanunlardan bağımsız çalışıyor.”Keyfinin yargısı” kanun sayılıyor. Hiçbir vatandaşın bu kararları sorgulamaya ve şikâyete hakkı yok. Hemen aleyhinize bir iddianame hazırlanıyor ve suçlanıyorsunuz.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si... 03 Mayıs 2024 | 384 Okunma “Almanlar et başında” 26 Nisan 2024 | 426 Okunma Ne olacak bu anne babaların hali? 19 Nisan 2024 | 733 Okunma Bayram neşesinin dışında kalmamak, lâkin içine de girememek... 12 Nisan 2024 | 99 Okunma Öz orucu, söz orucu, köz orucu ve seçim kampanyaları... 05 Nisan 2024 | 234 Okunma