Fatma Barbarosoğlu Yeni Şafak Gazetesi

“Aidiyetim her şeyimdir! Biz haklılar öteki fanilere karşı...”

21. yüzyıl yeni aidiyetlerin inşa edildiği ancak aidiyetin sorumluluğunun taşınmadığı bir yüzyıl. Kişiler en doğal aile bağlarını bile kamusal başka aidiyetlerle kolayca takas edebiliyorlar. Mesela...

03 Ağustos 2018 | 2.495 okunma

21. yüzyıl yeni aidiyetlerin inşa edildiği ancak aidiyetin sorumluluğunun taşınmadığı bir yüzyıl. Kişiler en doğal aile bağlarını bile kamusal başka aidiyetlerle kolayca takas edebiliyorlar. Mesela, ailesinden sorumluluk alma noktasında uzaklaşan kişi bir futbol kulübünün taraftarı olmayı büyük aileye sahip olmak gibi kabul ediyor. Bir ailenin üyesi olmanın hiçbir sorumluluğunu yerine getirmeksizin güçlü bir yapıya müdahil olmanın zevkine gark oluyor.

Eğitimli kesim, hemşehri bilincine son derece eleştirel bakarken kendi mesleklerini hemşehri bilinci içinde idrak ederek kör bir dayanışma içine girmenin konforuna sığınabiliyor. Bu kör konfor, dünyayı biz ve ötekiler diye ayırmaya, ötekilerin yaptığı her türlü eylemi “BİZ”i imha etme girişimi olarak algılamaya kadar gidebiliyor.

Nasıl mı? Mesela bir dizide bir kapıcı karakteri var ise Kapıcılar Derneği bir araya gelerek filan dizideki filan kapıcı karakterinin kendi onurlarını zedelediğini iddia ederek dava açmaya kalkabiliyor. Dile getirdiğim örneği anlamsız mı buldunuz? Bulmayın. Çünkü bahsettiğim olay 1990’lı yıllarda yaşandı. Bizimkiler dizisinin Cafer karakteri için Kapıcılar Derneği böyle bir açıklamada bulundu.

1990’lı yıllarda fevri bir örnek olarak duran bu olay 2000’li yıllarda iyice normalleşti. Artık her türlü meslek grubu, “bizi kötü tanıtıyor” iddiası ile itiraza hazır.

...

Aidiyet bilincinde görev ve sorumluluk iç içe geçmiştir. Kişiler ait oldukları konumu, o konumun beraberinde getirdiği kültürü fazla sorgulamadan idrak ederler. Bir aileye mensup olmak tercih edilmiş bir kimlik değildir, verili bir kimliktir. Ya da bir millete ait olmak... Ama eleştirel zekaya sahip olan kişiler, birey oldukça, yani eylemlerinin sorumluluğunu idrak edecek mükellef düzeyine eriştikçe içinden çıktıkları kültürü, ailenin alışkanlıklarını, akraba ilişkilerini, toplumsal yapının aksayan yönlerini belli bir mesafeden değerlendirme kapasitesine erişirler. Daha doğrusu erişecekleri var sayılır. Toplumda eğitimli/diplomalı kişi sayısı arttıkça, kendisine, içinde bulunduğu meslek grubuna, hemşeri kültürüne, toplumsal ilişkilerin işleyiş tarzına karşı daha eleştirel ve analitik yaklaşımların da artacağı düşünülür.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si... 03 Mayıs 2024 | 395 Okunma “Almanlar et başında” 26 Nisan 2024 | 428 Okunma Ne olacak bu anne babaların hali? 19 Nisan 2024 | 734 Okunma Bayram neşesinin dışında kalmamak, lâkin içine de girememek... 12 Nisan 2024 | 99 Okunma Öz orucu, söz orucu, köz orucu ve seçim kampanyaları... 05 Nisan 2024 | 234 Okunma