Cumhurbaşkanı başdanışmanı, gazeteci İlnur Çevik, 24 TV'de Melik
Yiğitel'e konuk oldu geçen gün.
Kuzey Irak'ı çok iyi bilen birisi olarak meseleyi anlatırken Irak
Eski Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari ile -ki kendisi Mesud
Barzani'nin dayısı olur- bir hatırasını nakletti:
"Çekiç Güç zamanında Hoşyar Zebari devamlı Türkiye'ye gelir, Türk
istihbaratıyla ve Dışişleriyle konuşurdu. Ona Türkiye'nin fikirleri
söylenirdi.
Zebari bir gün bana 'Ülkenle ne kadar övünürsen azdır' dedi.
'Neden' diye sordum.
'Çünkü' dedi, 'Ben Saddam zamanı Irak Dışişleri Bakanlığı'nın
dosyalarına girdim. Bize ne söylediyseniz Bağdat'a da aynı şeyi
söylemişsiniz. Bağdat'a ne dediyseniz, İran'a da aynı şeyi
demişsiniz. İran'a söylediğinizi ABD'ye de söylemişsiniz. Sonra
İran dosyasına baktım. İran, bize ayrı, Türkiye'ye ayrı, Saddam'a,
Amerika'ya ayrı konuşmuş. Herkesin damarına göre bir şey
söylemiş..."
Aradan geçmiş, 25 sene...
Bizim cephede değişen bir şey yok.
İlnur Çevik'in anlattığına göre referandum öncesi Neçirvan Barzani
gizlice Ankara'ya çağırılmış.
Kendisine referandumun mahzurları anlatılmış.
Cumhurbaşkanı bu ziyaretin basına duyurulmamasını özellikle
istemiş.
Sebep ne biliyor musunuz?
Sırf "Erdoğan çağırıp fırçaladı" dedirtmemek, Barzani'yi küçük
düşürmemek için.
Hassasiyete bakar mısınız?
Fakat halis niyet, delikanlılık, yufka yüreklilik bu coğrafyada iş
yapmıyor...
Siyaset dediğin şey, ikiyüzlülüktür!..
O da bizde yok.
Oysa…
Barzani'yi Talabani'nin elinden kurtaran biz.
Cebine zamanında pasaport koyan biz.
Peşmergeyi eğiten, silah veren biz.
Maaşları ödesin diye kredi açan biz.
Bayrağını çekip, adam yerine koyan biz.
"Kürdistan" diyerek statü veren biz.
Erbil'i yeniden inşa eden biz.
Barzani güçlerini Anadolu’dan geçiren biz