Geçenlerde Abdülkadir Selvi yazınca gündeme geldi.
CHP bir projeksiyon yaptırmış ve buna göre Cumhur İttifakı yerel
seçimde de işbirliği yaparsa CHP’nin 9 belediyeyi kaybetme riski
varmış.
Bunu CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Seyit Torun’a dayanarak yazmış Selvi.
Seyit Torun’a bunu sorunca “Ben öyle bir şey demedim. Yerel seçim
bambaşka bir şey. Sayın Selvi bu sonuca kendi varmış”
dedi.
Ben de bari bugün CHP’nin bu projeksiyonunun farklı bir bölümünü
sizinle paylaşayım dedim.
Bu projeksiyon yapılırken bir varsayıma dayanılmış. O da şu:
Cumhurbaşkanı adaylarından
-Recep Tayyip Erdoğan’ın oyu Cumhur İttifakı oyu
-Muharrem İnce’nin, Meral Akşener’in ve Temel Karamollaoğlu’nun
oylarının toplamı Millet İttifakı oyu
- Selahattin Demirtaş’ı oyu da HDP oyu olarak bunlar üzerinden
milletvekili seçim sonucu hesabı yapılmış
Buna göre, Cumhur İttifakı’nın çıkardığı milletvekili sayısı
344’ten 328’e düşerken, Millet İttifakı’nın çıkardığı milletvekili
sayısı 189’dan 221’e yükselmiş.
Partilere göre ise ortaya çıkan tablo şu:
- MHP başkan adayı çıkarmadığı için ayrı ayrı bir hesap
yapılamıyor. İkisinin toplamı 328 vekil
ediyor.
- HDP’nin vekil sayısı 67’den 51’e düşüyor.
- İyi Parti’nin vekil sayısı 43’ten 28’e
düşüyor.
- CHP ise 146 vekilden 196 vekile çıkıyor.
Ben ömrü hayatımda böyle bir projeksiyon
görmedim.
Genel seçimle, yerel seçim karşılaştırılamaz diyen bir parti,
Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimi karşılaştırıp, kendine 50
vekil artı yazıyor.
Ama Muharrem İnce olursa...
Muharrem İnce’nin o dönem bir heyecan yarattığı
kesin.
Hiç itirazım yok.
Ama bu heyecanı aynıyla genel seçim sonucu zannetmek, kümeste
buğday ambarı rüyası görmek gibi bir şey.
NOT: CHP’nin
bu projeksiyonu ile tabloları bu sayfada görebilirsiniz.
***
Nihat Doğan meselesi ve bir
gölge
Kanal D Haber birkaç gündür Türkiye’de çok konuşulan bir habere
imza attı.
Kanal D Haber’in duyurduğu iddiaya göre şarkıcı Nihat Doğan, iki
küçük kız çocuğunu alıkoymuş.
Şu ana kadar aktarılanlardan anladığımız Nihat Doğan, biri 11
diğeri 16 yaşındaki iki kız çocuğunu evine çağırmış, birlikte çay
kahve içmişler, televizyon izlemişler. Nihat doğan kızlara 100 lira
harçlık vermek istemiş, kızlar kabul etmemişler ve
gitmişler.
Daha sonra çocukların ana babası durumdan rahatsız olup Nihat
Doğan’dan şikayetçi olmuşlar.
Kanal D Haber de aile ile konuşup, onların ithamlarını
yayınlamış.
Bunun üzerine Nihat Doğan da televizyon programında bildik
nutuklarından birini çekmiş, “Ben Nahit Doğan’ın, yerliyim,
milliyim, bunlar vatan millet düşmanları” gibisinden son dönemin
bildik edebiyatını parçalamış, Kanal D Haber’e verip
veriştirmiş.
Bu iddialar gerçek mi değil mi bilemem.
Konu yargıya intikal ettiğine göre karar orada
verilir.
Savcılık Nihat Doğan’ın ifadesini almış.
Aile Bakanlığı müdahil olma talebinde
bulunmuş.
Dava açılacak mı, sonuç ne olacak göreceğiz.
Ancak Nihat Doğan’ın Kanal D Haber’e sövmesinin ardından Kanal D
Haber sunucusu Buket Ayrın Hanımefendi ekrana çıkıp şöyle bir şey
söylemiş: “Çok daha fazlasını biliyoruz”
Bu cümle Kanal D Haber’in somut bir olaya, ailenin ifadelerine ve
emniyet tutanaklarına dayanarak gündeme getirdiği başarılı bir
habere gölge düşürmekten öte bir işe yaraması mümkün olmayan ve bir
habercinin asla etmemesi gereken bir cümle.
Medya kuruluşları, muhabirler, gazeteler, televizyon habercileri
“Daha fazlasını da biliyoruz” diye bir cümle kurmazlar,
kurmamalılar.
Medya biliyorsa yazar, duyurur.
Kendine saklamaz.
Eğer bir haberi saklıyorsanız, bu medya kuruluşu için iyi sicil
oluşturmaz.
“Konuşturma bizi” hafif veya ağır bir tehdit
cümlesidir.
Yayıncılar haberi ve bilgiyi paylaşırlar.
Haber ve bilgi ile gözdağı vermezler.
Şu olabilir elbet, elinizdeki bilgi yazılmaması gereken, etik
olarak veya hukuki olarak yazamayacağınız şeyler
olabilir.
O zaman da “Daha neler var neler” anlamına gelecek böyle bir cümle
kurulmaz.
Şöyle denilebilir: “Bu konuda elimize geçen bilgileri ne yazık ki
etik veya hukuki gerekçelerle yayınlayamıyoruz. Ancak tüm bu
bilgileri yargı ile paylaştık” veya “Yargının elinde bu konu ile
ilgili çok daha önemli ve yüz kızartıcı bilgiler ve deliller var
ancak bunları hukuki gerekçelerden dolayı sizlerle
paylaşamıyoruz”
Genç meslektaşımın heyecanını ve habercilik hırsını
anlıyorum.
Saygı da duyuyorum.
Ama bir ağabeyinin uyarısını da dikkate alacağını zannediyorum.
***
Salaklık tarihi
Ne demiş Einstein, “Evrenin bir sınırı var mı bilmiyoruz ama
salaklığın bir sınırı olmadığını biliyorum”
Einstein’in dediği tam bu değil ama kusura bakmasın kendime
uyarladım.
Sınırı olmayan salaklık bendenize ait.
Dün Ahmet Hakan’ın 5 kitap okuyun demesini
eleştirdim.
Meğer Ahmet Hakan böyle dememiş.
Kitap okuyun demiş ve bunu da 5 numaralı tavsiyesi olarak
söylemiş.
Ama benim elimdeki gazetede 5’in sonundaki nokta işareti çıkmayınca
ben bunu “5 kitap okuyun” diye anlamışım.
Böylece salaklık tarihime bir sayfa daha
ekledim.
Ahmet Hakan ve herkesten özür dilerim.
***
Ağlatan bir mail
Son zamanlarda medyada yine işten çıkarmalar oluyor ve biz buna
çok üzülüyoruz.
Sektörün durumu zaten içler acısıydı. Buna bir de ekonomideki
sorunlar eklenince ne yazık ki bunlar
yaşanıyor.
Biz de bazı arkadaşlarımızla vedalaşmak zorunda kaldık
üzülerek.
Ve dün bir mail aldım. Şöyle diyor:
“Fatih Bey merhaba,
Ben Alp Eren Erbay, Habertürk Tv'den yönetmen. Dün itibariyle
kanaldan çıkartıldım, çalışma arkadaşlarımla vedalaştım.
Performansımla ilgili bir sorun olmadığı tüm üstlerim tarafından
dile getirildi, bunu duyarak mutlu oldum.
Bir buçuk yıl boyunca ‘Teke Tek Özel’ programının yönetmenliğini
yaptım, zaman zaman da ‘Teke Tek’ programında görev aldım. Bu süre
boyunca programınızda çalışmaktan ötürü hep onur duydum.
Hem genç bir vatandaş hem de bir medya çalışanı olarak; topluma
sunduğunuz farklı değerler için teşekkür ederim. Bir programda,
‘Benim için, bir ortaokul talebesi bizim programı izleyip bilime
merak salsın, bana yeter’ demiştiniz. Dilerim ki uzun ve sağlıklı
bir ömür boyunca bu ülkeye fayda sağlamaya devam edersiniz.
Bundan sonra özellikle Celal Hoca'lı bölümleri seyirci olarak
ilgiyle takip edeceğim, sizlere iyi çalışmalar diliyorum,
saygılarımla; hoşçakalın.’
Bunu okuyunca ağladım.
Sevgili çalışma arkadaşıma çok teşekkür
ediyorum.
Onda bu iyi niyet ve bu zerafet varken, zannederim çok daha iyi
işlere imza atacaktır.
Ben de senin gibi biri tarafından yönetilmekten onur duyacağım
hep.
Başarılar diliyorum Sevgili Alperen.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Umutsuz olmamamız için her gün bir gerekçe gördüğümüz zaman.