Faruk Başer Yeni Şafak Gazetesi

Durmak yok, ya ileri ya geri

Buna benzer başlıkları İslam Dünyası yüz elli yıldan fazladır sık sık görüyor, okuyor. Neden Müslümanlar geri kaldı? Aslında soru öbür yönüyle de sorulabilirdi; neden ötekiler ilerledi?...

16 Haziran 2017 | 127 okunma

Buna benzer başlıkları İslam Dünyası yüz elli yıldan fazladır sık sık görüyor, okuyor. Neden Müslümanlar geri kaldı? Aslında soru öbür yönüyle de sorulabilirdi; neden ötekiler ilerledi? Böyle sorulunca doğal olarak ilerleme ve gerileme ne diye de sorulabilir. Çünkü ilerleme ya da gerileme izafi/göreceli durumlar. Ancak öbürüne, ya da ‘öteki’ne göre ileride ya da geride olursunuz.

Bu gün ‘ileri’ diye nitelenenler Batı ve onun modernliğini yaşayan dünya olduğuna göre ileri olmak bu modernliği yaşıyor olmakla eş anlamlı görülmüş oluyor. Modernite, yani modernleşme ile birlikte oluşan teknolojik imkânlar, yeni bir hayat tarzı, insana ve tabiata farklı bir bakış… Peki, bu farklılığı oluşturan ne? Aklın skolastik düşünceden sıyrılıp özgürleşmesi, insanın yüceltilmesi, en büyük kılınması, böylece tabiata sınırsız müdahale ve tahakküm hakkının görülmesi, bunun peşinden getirdiği bilme merakı ve bunun da sonucu olan bilim… Yani önce insanın ‘en büyük’ kılınması, sonra da o insanın fiziğini de aşan aklı ve arzularının bu sefer insanı da öne geçmesi. Bunlar olurken de insanoğlunun yapabileceklerine manevi bir düzenleyici, kontrolör ya da engelleyici, yani ahlaki ilkeler tanımama. Ve bilimin sonucu olan korkunç teknoloji. Bir yönden ses sınırını aşan süpersonik uçaklar, zamanın ve mekânın ziplenmesi. Diğer yönden bir düğmeye basmakla yüz binleri, hatta bütün bitkileri ve hayvanları bir anda öldürebilen silahlar. Yani kendi özgürlüğüne sınır tanımayan insanın, diğer hemcinslerinin, hatta bütün bir tabiatın özgürlüğünü bütünüyle elinden alması. Servetine ve her türlü varlığına el koyması, böylece maddi imkânları, parayı, zenginliği tekeline alması. Sonuçta da fasit bir döngü olarak ‘ilerlemiş’ olanları bu imkânların daha da ‘ileri’, ötekileri ise daha da geri kılması, Afrikalı açlıktan ölürken, öbürlerinin onların sofralarından gasp ettikleri serveti, bu sefer de kendi yediklerini sindirebilmek için tüketmeleri.

Kısaca bugün ilerlemiş olma; servet, bilim, teknoloji, silah, hayatı kolaylaştıran her türlü enstrüman, refah ve bunların olabilmesi için sınırsız özgürlük, bunun da kavgasız dövüşsüz sağlanabilmesi için demokrasi, insan hakları, laiklik vb şeyleri ifade ediyor.

Elbette bu ‘ilerleme’ her yönüyle kötü değil. Yani bir müslüman; mademki ilerlemenin tecavüzleri var, o halde biz bilimi, teknolojiyi, özgürlüğü kullanamayız, varsın bunlar onların olsun diyemez. Yani ilerleme ya da gerileme söz konusu olduğunda gerilemeyi değil, bugün ‘ilerlemiş’ olmanın sebep olduğu olumsuzlukları içermeyen alternatif bir ilerlemeyi belirleyip gerçekleştirmiş olmanın gereği açıktır.

O ilerlemişlik, bugün kahir ekseriyeti Müslümanlar olmak üzere bütün bir insanlığın özgürlüğünü elinden alıyor, servetine el koyuyor, korkutuyor yani ona terör uyguluyorsa, aksine buna karşı çıkanlara terörist diyorsa, ona yoksulluk, zillet, kahir ve horlanmışlık yaşatıyorsa o halde bu bir yönüyle ‘ilerlemiş’ olanların hatası olsa da, bir yönüyle de bizim gerçekten bir şekilde geri kalmışlık suçumuz var ve bundan kurtulmamız gerekir demektir.

Kısaca ilerlemiş ya da geri kalmış olmaktan söz edebiliriz. Hz. Âdem yaratılmadan önce şeytanın yaratılmış olmasından anlıyoruz ki, dünya hayır ve şer olarak iki kutuplu ve bunların temsilcileri arasında korkunç bir yarış var. Dünya ölçüleriyle bu yarışı kaybedenler dünyada da ahirette de geri kalmış olurlar. Dünyada kazananlar ise, ya bu ilerlemeyi bir ölçü ve ahlaki değerlerle meşru kılar, hem dünyada hem ahirette ileri olmuş olurlar, ya da zevk ve arzularından başka ölçü tanımayıp, dünya ölçüleriyle ilerlemiş olsalar da ahirette geri kalmış olurlar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgi imandandır 29 Nisan 2022 | 266 Okunma İki olay üzerinden iki ilginç kavram 24 Nisan 2022 | 270 Okunma Şeytan nedir? 22 Nisan 2022 | 351 Okunma Teravihin hikâyesi ve tilavetin başına gelenler 17 Nisan 2022 | 800 Okunma Savrulduğumuzun farkında mıyız? 15 Nisan 2022 | 352 Okunma