Bundan bir buçuk yıl önce PKK, "askeri baraj" diye uyduruk
bir kavram ortaya atıp bunun üzerinden yeni bir terör
furyası başlattı. PKK, kendisine destek veren DEAŞ ve
FETÖ ile işbirliği halinde Suriye'deki
kazanımlarını Türkiye'ye taşımak için harekete geçti. 20Temmuz
2015'ten sonra ardı ardında kanlı terör eylemleri
gerçekleştirdi. Bu eylemlerle Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki halkı
da mobilize edebileceğini ve bir iç savaş ortamı yaratabileceğini
varsaydı.
PKK, DEAŞ ve FETÖ o günden 15 Temmuz 2016'ya kadar başlıca iki
temel hedef gözetti. 1) PKK'nın ayrılıkçı gündemini
hayata geçirmek, bölücü terör örgütü PKK'nın Türkiye'nin
güneydoğusunda bir "özyönetim" ilan etmesine imkan
sağlamak. 2) Türkiye'nin Suriye politikasında radikal bir
değişim meydana getirmek.
Evet PKK, Suriye'deki kazanımlarını kurumsallaştırmak ve Türkiye'ye
taşımak için bundan bir buçuk yıl önce bir kez daha yola çıktı.
Arkasına birçok Batılı istihbarat örgütünün desteğini aldı. Ne var
ki bugün geldiği noktada PKK, kazanımlarını Türkiye'ye taşımak için
değil, Suriye'deki mevzilerini Türkiye'nin askeri varlığından
korumak için sınırlarımız içinde, büyük kentlerde terör eylemleri
gerçekleştiriyor. Aradaki fark, çok ama çok önemli. Evet bugün PKK
adlı şer şebekesi, ortakları ve destekçileriyle birlikte savunmaya
geçmiş durumda. Bu, Türkiye'nin terörle mücadele başarısıdır.
Buradaki dönüm noktası, hiç kuşkusuz bu milletin 15 Temmuz'da kanlı
bir işgal girişimini boşa çıkarmasıdır. Türkiye, 15 Temmuz'dan bu
yana içeride ve dışarıda çok daha güçlü bir ülke ve bu da terörle
mücadele siyasetine doğrudan yansıyor. Bugün Türkiye yeni bir
güvenlik konsepti ile terörle sadece kendi sınırları içinde değil,
kendi sınırları dışında da mücadele etmesi gerektiğinin bilincinde.
Bu doğrultuda Suriye topraklarında Fırat Kalkanı bağlamında
yürüttüğü operasyonlar DEAŞ'ı ve PKK'yı köşeye sıkıştırdı. DEAŞ'ı
Türkiye sınırlarından kovdu, PKK'nın da yayılma hattını tıkadı ve
ciddi anlamda mevzi kaybetmesine sebebiyet verdi.