Pazartesi akşamı Ankara'da küresel siyasetin geldiği o
dehşetengiz noktayı gözler önüne seren elim bir hadise yaşandı.
Rusya'nın Türkiye büyükelçisi Karlov, ABD merkezli FETÖ adlı terör
örgütüne mensup bir kişi tarafından kameralar önünde öldürüldü.
Bu bir suikast ve tetikçi de belli. Ortada olan bir başka şey varsa
o da olayın kamufle ediliş şekli.
Senaryo belli: Rusya'nın Halep'te yaptıklarına kafası bozulan
"Türkiyeli bir radikal İslamcı" Rus büyükelçinin yanına sızar ve
onu "siyasi mesajlar" eşliğinde katleder!
FETÖ'cüler İngilizce tivitler atarak tetikçinin "sahte polis
kimliği" ile salona girdiği, "İslamcı sloganlar" attığı ve "Nusra
üyesi" olduğu yalanını yaymaya başladılar.
FETÖ'cülerin mesajlarına en büyük paylaşım desteğini ise PKK'lılar
verdi.
Doğan medyası ne yazık ki bir kez daha yanlış yerde durarak olaydan
hemen sonra, daha neyin ne olduğu belli değilken saldırganın
"Türkiyeli bir radikal İslamcı" olduğu imajına destek vermeyi
tercih etti. (Bu olaydan iki gün önce Hürriyet'in Washington
merkezli olarak yaptığı ve Tolga Tanış imzası taşıyan haberi de tam
bu noktada hatırlamakta yarar var).
Hürriyet'in internet sitesinden, CNN Türk ekranlarından bir FETÖ
propagandası olmaktan öteye geçmeyen "saldırganın Nusra bağlantısı
olduğu" yönündeki dezenformasyon dolaşıma sokuldu.
Hürriyet'teki en ılımlı yorumlar "hükümetin ihmalleri"ne odaklandı.
Mutat olduğu üzere Batı basını da bu yalanlara sarıldı ve Türkiye
kamuoyundaki "Halep hassasiyeti"ni bu suikasta gerekçe
gösterdi.