Son derece somut bir mesele var karşımızda.
Türkiye'nin yeni bir hükümet sistemine ihtiyacı var.
İç ve dış gelişmeler bu değişimi kaçınılmaz kılıyor.
Bu yönüyle Cumhurbaşkanlığı sistemi "ideolojik bir tercih"ten çok,
"işlevsel bir düzenleme" mahiyetinde.
Türkiye elbette 2002 sonrasında çok ciddi bir siyasal zihniyet
dönüşümü yaşadı.
Vesayetçi resmi ideoloji tasfiye edildi. Onun yerine halkın
egemenliğini merkeze koyan, içeride demokratikleşmeyi, dışarıda
özerkleşmeyi esas alan yeni bir siyasal akıl devreye girdi.
8 hafta sonra sandığa gidecek, bir karar vereceğiz.
Vereceğimiz karar, öncelikle TBMM'den geçen 18 maddelik anayasa
değişikliği paketinin Türkiye'nin yeni hükümet sistemini karşılayıp
karşılamadığı ile ilgili olacak.
Evet diyenler, bu anayasa değişikliği paketinin Türkiye'nin karşı
karşıya olduğu hükümet sistemi krizini çözeceğini düşündüğü için
evet diyecek.
Bu, evet diyenlerin birincil gerekçesi olacak.
Evet diyenlerin ikincil gerekçesi ise Türkiye'nin 2002'den bu yana
yaşadığı zihniyet dönüşümüne destek vermek olacak.
Hayır diyenler ise öncelikle Türkiye'nin 15 yıldır yaşadığı
zihniyet dönüşümüne karşı oldukları için hayır diyecek.
Bir başka deyişle hayır diyecek olanlar Türkiye'nin "hükümet
sistemi krizi" ile ilgili olarak değil, içinde bulundukları
"siyasal varoluş krizi" ile ilgili olarak pozisyon alacaklar.
Tam da bu nedenle "evet" kampanyası yürütenler, Cumhurbaşkanlığı
sisteminin içeriğinden bahsederlerken, "hayır" kampanyasına ön ayak
olanlar rejim tartışması yapacaklar.