Nihayet o tarihi gün geldi çattı. Çok çetin ve uzun bir
mücadelenin sonunda bu noktaya geldik. Gücünü milletten alan,
halkın temsilcisi yerli ve milli siyasi aktörlerle, kendisini
devletin ve milletin sahibi gibi gören bir grup Batıcı azınlık
arasındaki bir mücadele bu.
1950'li yıllardan beri devam eden zorlu, zahmetli bir süreç...
Yarın sandığa, bugünümüze ve geleceğimize sahip çıkmaya, halkın
iktidarını tescillemeye gidiyoruz. İlk defa elde ettiğimiz hakkı,
kendi hükümet sistemimize karar verme hakkımızı kullanacağız. İlk
defa, vesayetçilerin, darbecilerin, Batıcıların ve Batılıların
dayatması olmaksızın devletin kurumsal işleyişine ilişkin
kararımızı vereceğiz.
Evet diyeceğiz!
Şer odakları bizi bu hak yoldan çevirmek için çok gayret sarf
ettiler. Aralarındaki husumetleri unutup bir kez daha Türkiye
aleyhine kirli bir ittifak kurdular.
Almanya, Hollanda, İsviçre, Avusturya, Belçika açıktan "hayır"
kampanyası yürüttü.
Kendi ülkelerinde "Cumhurbaşkanlığı sisteminin önemi"ni
anlatmak isteyen kim varsa onu susturdular. Bakanımızı
saatlerce rehin tutup, daha sonra sınır dışı ettiler. PKK
paçavralarıyla Avrupa sokaklarında hayır için
toplananları alkışladılar. Teröristlerin, terör
destekçilerinin "Erdoğan'ı öldürün" pankartıyla İsviçre
parlamentosunun önünde toplanmasını teşvik ettiler.
Türkçe manşetler atıp, "hayır" propagandası yaptılar. Bu milletin
15 Temmuz destanını karalamak için ellerinden geleni yaptılar. Her
seferinde, Türk milletini aşağıladılar, halkın siyasi ehliyetini
sorguladılar.