Birileri Türkiye-ABD ilişkilerini sabote etmeye, Türkiye'yi
ABD'nin Ortadoğu'daki ötekisi olarak konumlandırmaya çalışıyor. Kim
bunlar?
Ben demiyorum ki şu "vize krizi" öncesi Türk-ABD ilişkileri
tarihinin en güzel günlerini yaşıyordu. Hayır, iki ülke
ilişkilerinde Obama yönetiminin açtığı derin yaralar hepimizin
malumu ve bu yaraların kabuk bağlaması hiç de kolay değil. Ne var
ki Trump yönetimiyle birlikte bir şey değişmişti. Türkiye ve ABD
aralarındaki ihtilafları liderler düzeyinde müzakere edebilir hale
gelmiş, 3 yılı aşkın bir süredir kopuk olan diyalog kanalı yeniden
açılmıştı. Şu anda bu kanalın sabote edilmeye, iki ülke
ilişkilerinin geri dönülemez şekilde bozulmaya çalışıldığını
görüyoruz.
Türkiye tarafında iki ülke ilişkilerini sabote etmeye çalışanların
kimler olduğu ayan beyan ortada. "Aman Erdoğan gitsin de, gerekirse
gelsin bizi uzaylılar yönetsin" diyen aklen malul, ahlaken mağlup
tipler. Gayrı milli muhalefet unsurları.
CHP, HDP falan...
Amerikan tarafına baktığımızda karşımızda Türkiye'ye karşı 2013'ten
itibaren canla başla bir yıpratma savaşı yürüten aktörleri
görüyoruz. Obama yönetiminin siyaset, bürokrasi ve medyadaki
kahramanları!
Halihazırda ABD siyasetinde dehşet bir iktidar boşluğu var. Donald
Trump ne yazık ki bu boşluğu dolduramıyor. Trump çepeçevre
kuşatılmak ve hareketsiz bırakılmak isteniyor. Derin Amerika
Trump'ı statükocu politikaları sürdürmesi konusunda zorluyor.
Trump yönetiminin Türkiye ile ilişkileri normalleştirebilmesi için
öncelikle içeride verdiği iktidar mücadelesini kazanması
gerekiyor.
Öte yandan ABD'nin kamu kurumları arasında ciddi bir iktidar
çekişmesi yaşanıyor.
Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve İstihbarat Teşkilatı
arasındaki itiş kakış artık medyadan bile izlenebilir durumda.
ABD'de bir yanda "eskiler-yeniler çatışması", diğer yanda
"kurumlararası çekişme" hem iç siyaseti, hem dış politikayı
kilitliyor. Bu kez devreye bu boşluklardan istifade etmeye çalışan
fırsatçılar giriyor. Bu fırsatçıların en önemli özelliği geçmiş
dönemde açık, kapalı birçok başarısız projeye imza atmış olması.
John Bass gibi figürlerden bahsediyorum.
ABD Türkiye Büyükelçiliği'nin yeni vize başvurularını saçma sapan
gerekçelerle askıya almasını da bu çerçevede değerlendiriyorum.
İki ülke ilişkilerini dinamitleme çabası.
Kendi beceriksizliklerini gizlemek adına yürüttükleri bir sabotaj
girişimi.
Büyükelçi pazartesi günü yaptığı açıklamada bu yıl içinde ikinci
defa diplomatik misyonlarının bir Türk çalışanının tutuklandığını
ve bundan rahatsızlık duyduklarını, bu nedenle de yeni vize
başvurularını askıya aldıklarını söylüyor. Bu çalışanın FETÖ terör
örgütüyle ilişkisine ilişkin iddialara ise hiç değinmiyor, özetle
"işini yapıyor"du diyor.
Bunun yanında bize dosyayla ilgili bilgi de verilmedi diyor.
Affedersiniz ama siz kimsiniz ki? Yasama mısınız, yargı mısınız,
yürütme misiniz?
Yargının bağımsızlığı diye bir şey duydunuz mu? Casusluk gibi bir
ağır suçla itham edilen ve FETÖ'yle irtibatlı olduğu düşünülen
birinden bahsediyoruz. Yapılması gereken, mahkeme sürecini
beklemekten ibarettir. Ha, siz bu süreçte ortaya çıkacak bilgi ve
belgelerden korkuyorsanız, o başka!
Hem sizin beklentiniz ne? Yürütme erki yargıya müdahale mi etsin?
Bu mu istediğiniz?
Hayır, siyasi irade bunu yaparsa millet bunun hesabını sorar.
Millet FETÖ'den hesap sorulmasını, 15 Temmuz hain darbe girişiminin
sorumlularının adil biçimde yargılanıp cezalandırılmasını istiyor.
Ve pek tabii ki bu cürümleri işleyenleri kimlerin motive ettiğini,
bu kirli terör örgütünün uluslararası bağlantılarını da görmek
istiyor. Hepsi bu!