Kaçtır Akif Emre hakkında yazmak için oturuyorum bilgisayar
başına.
Defalarca denedim, bir türlü muvaffak olamadım.
Ya yüreğim elvermedi ya kalemim kifayet etmedi.
Galiba adı "vefeyat" olan bir yazı yazmak, Akif Emre'den geçmiş
zaman kipiyle bahsetmek beni çok zorladı, elimi kolumu bağladı.
17 yıl önce tanıdım Akif Emre'yi. Yeni Şafak'ta yazıyor,
Kanal 7'de çalışıyordu.
Yöneliş Yayınları'nda editördüm.
"İzler" isimli kitabını yayına
hazırlamıştım.
"İzler"in ardından "Küreselliğin Fay
Hattı" geldi.
Akif Emre o gün kimdi ise, sonrasında da o oldu.
İyi bir entelektüeldi... Kalemi keskindi... Suyu sertti...
Özgüven sahibi bir Müslüman'dı.
Sonra mesai arkadaşlığımız başladı.
Amerika'dan dönmüştüm. AK Parti, iktidardaki birinci yılını
doldurmuştu. Uzun tartışmaların sonunda Yöneliş'i kapatmaya karar
vermiştik. Bir yandan bir dost ocağını, öte yandan işimi
kaybetmiştim.
Akif abi o vakitler Küre ve Klasik yayınlarının genel yayın
yönetmenliği vazifesini üstlenmişti.
Beni aradı, buluştuk. "Gel, beraber çalışalım"
dedi. "Olur" dedim, 3 yıl beraber
çalıştık. İyi kitaplar bulduk, güzel işler
yaptık.
Çocukluğunun Kayserisini, gençliğinin Fatihini,
yetişkinliğinin Bosnasını çokça dinledim ondan. İstanbul'u, yakın
çevresini gezdik beraber.