Erken seçim kararının ne denli isabetli olduğu günden güne daha
netleşiyor. Cumhur karşıtı ittifak demokratik siyasal rekabet alanı
içinde, oyunu kurallarına göre oynayıp sonuca razı olsa yahut
Türkiye siyaseti dış müdahalelerin baskısı altında olmasa erken
seçime gerek kalmazdı.
Keşke. Fakat durum farklı. Türkiye'deki gayrı milli muhalefet ve
dış güçler Erdoğan'ı indirmek için her yolu mubah görüyorlar.
Elbette Türkiye'de iktidarı belirleyen millet iradesidir ve millet
iradesi nasıl tecelli ederse ona herkesin saygı göstermesi gerekir.
Gelgelelim gayrı milli muhalefet için millet iradesinin nasıl
tecelli ettiği hiç önemli olmadı. Bugüne kadar sandıkta yaşadıkları
her hezimet sonrası kendilerini değil, millet iradesini
suçladılar.
Bazen millet iradesini aşağıladılar. Milletle "bidon kafalı",
"göbeğini kaşıyan adam" diyerek hakaret ettiler. Bazen de seçimleri
gayrı meşru göstermek için çırpındılar. Bundan birkaç yıl evvel
"sandık demokrasisi" diye bir laf bile uydurdular. Güya "sandık
demek demokrasi demek değil"miş. Yani millet iradesinin tecelli
ettiği seçimler demokrasinin en zayıf halkasıymış.
2019 için de benzer bir süreç işletmekti niyetleri. Dış müdahalelerden beklentileri son derece yüksekti. Sadece propaganda desteğinden bahsetmiyorum. Türkiye'yi ekonomik olarak kıskaca almaya çalışacaklar, toplumsal alanı parçalamak, farklı toplumsal grupları karşı karşıya getirmek için uğraşacaklardı. Dertleri kaotik bir ortam yaratıp bunun sorumlusu olarak iktidarı göstermekti. Sonra geçmişte kullandıkları yöntemlerle bir kez daha Erdoğan'ı hedef alacaklardı.
Erken seçim kararı alındığında CHP'nin hiçbir hazırlığı yoktu. CHP bütün hazırlığını sokakları hareketlendirmeye, bir kalkışma ortamı oluşturmaya hasretmişti. Haziranı yeni bir Gezi kalkışması örgütleyebilecekleri bir ay olarak görüyorlardı. Hazırlıksız yakalandılar. *** Seçimlere 7 hafta kaldı. Bu süre zarfında demokratik siyasal rekabet alanını ortadan kaldırmak, seçimlere müdahale etmek için ellerinden geleni yine yapacaklar. En fazla bel bağladıkları husus finansal ataklar. Halbuki milli bir muhalefet bu duruma karşı çıkar, bunun, iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye'ye zarar verdiğini haykırırdı. Ancak öyle olmuyor. *** Türkiye hem büyük tehditlerle hem de fırsatlarla karşı karşıya. Türkiye'nin küresel siyasette etkin olmaya ihtiyacı var. Daha doğrusu yeni dönemde başka bir şansı yok. Cumhur ittifakının bu konuda ne dediğini, ne yapmak istediğini biliyoruz. Cumhur ittifakı gerek terörle mücadelede, gerekse de Türkiye'nin küresel bir güç olması yolunda ne tür adımları atılması gerektiğiyle ilgili bir perspektife sahip.
Öte yandan Cumhur karşıtı ittifak ne yapacak? Cevabı açık. Türkiye'yi yeniden Batı'nın uydusu haline getirmek için çabalayacak. Türkiye'nin bırakın küresel bir güç olma hedefine sahip çıkmayı, Türkiye'nin bir bölgesel güç olma rolünden de hızla uzaklaşmasını temin etmek isteyecek.
Biz seçim sürecinde iç politikadaki tartışmalara odaklansak da esas meselenin Türkiye'nin uluslararası konumuna ilişkin bir ayrışma olduğunun farkında olmamız gerekiyor. Cumhur karşıtı ittifakın Erdoğan karşıtlığının temelinde Erdoğan'ın Türkiye'nin uluslararası konumuna ilişkin vizyonunu geçersiz kılma hedefi var.
Evet, kim ne derse desin 24 Haziran'da Türkiye'nin bekasına, küresel siyasette hangi ligde yer alacağına ilişkin hayati bir karar vereceğiz. 24 Haziran'da neye karar vereceğiz?