aklaşan seçimlerin gizli kahramanı Aleviler olacak ve ‘mücadele’
CHP ile HDP arasında yaşanacak. Seçime katılımın yüzde 85-90
aralığında olabileceği düşünüldüğünde, HDP’nin barajı aşmak için
4,7 milyon oya ihtiyacı var. Anketler desteğin şu günlerde 3,8’e
ulaştığını ve yurtdışı oyla birlikte 4 milyona varılacağını
gösteriyor. Bundan sonrası büyük ölçüde Alevilerin oylarına
muhtaç.
Diğer taraftan Alevi seçmenin 5,5 milyon, sandığa gidenlerin ise 5
milyon olduğunu ve bunun yüzde 80’inin CHP’yi desteklediğini öne
sürmek gerçekçi. Böyle bir durumda HDP ihtiyacı olan 0,7 milyonu
söz konusu CHP’li Alevilerden devşirmek zorunda. Yani CHP’li
Alevilerin yüzde 20’sinin HDP’ye kayması gerek.
Nitekim Savcı Kiraz’ın rehin alınarak öldürülmesi sonrasında CHP ve
HDP refleks olarak Alevi toplumunu yanlarına çekeceklerini
düşündükleri cümleler kurdular. Diğer taraftan Alevilerin ‘resmi’
toplumsal temsilciliğini yürüten kurumların da bu cinayete karşı
güçlü bir kınama sesi yükseltmiş olduklarını söylemek mümkün değil.
Bu belirtiler Kürt meselesinin çözüme yöneldiği bir ortamda
toplumsal kırılma üretmek isteyenlerin Alevilere ‘bakacaklarını’
ima ediyor.
Ne var ki bu durum hükümeti aklamıyor. AKP hükümetlerinin en
edilgen kaldıkları bu mesele giderek iktidarı bataklığa çeken bir
pranga işlevi görme istidadına sahip. Mesele Alevilerin en doğal ve
insani haklarından bazılarını hâlâ alamamış olmaları ve yıllar
içinde fütursuzca ayrımcılığa maruz kalmaları. Bilinmesi gerek ki
cemevleri ve (doğrudan ya da dolaylı) zorunlu din eğitimi dersi
meselesi devam ettiği sürece, kimsenin Alevilere edecek tek bir
sözü bile olamaz. Bir ülkede devlet kendi vatandaşlarından bir
bölümünün kimliğini, inancını ve yaşam biçimini görmezden gelir ve
horlarsa, günümüz dünyasında o kesimin özellikle genç kuşağının
yapay siyaset yollarına ‘düşmesi’ kimseyi şaşırtmamalı.
Dolayısıyla açık konuşmak gerekirse, nasıl Kürt meselesi aslında
bir Türk meselesi idiyse, Alevi meselesi de aslında bir Sünni
meselesidir. Karşımızda Alevilerin vatandaşlığa davet edilmesi gibi
misyon duruyor olabilir. Ama gerçekte olması gereken Sünnilerin
vatandaşlık sorumluluklarını hatırlamaları ve ona sahip
çıkmalarıdır.
Bu bağlamda ortaya atılan Alevilerin aralarında anlaşamıyor olması
bir efsaneden ibaret. Öncelikle cemevleri ve din dersinde böyle bir
ayrışma yok. Detayda olan farklılaşmalar ve çekişmeler ise devleti
ilgilendirmiyor. Ayrıca Sünniler de Alevilerden farklı değil.
Sünniler bütünlüğe sahip oldukları için bir Diyanet oluşmadı.
Aksine Diyanet var olduğu için Sünniler bütünlüklü ‘görünüyorlar’.
Avusturya’da çıkan ‘İslam Yasası’ ibret alınası bir duruma işaret
ediyor: Alevi toplumu ortak isteklerini yazıya dökebildi, gerekli
imzayı topladı ve ‘İslam’ olarak tanındı. Sünni toplum ise 4-5
parçaya bölünmüş durumda ve şimdi aralarında anlaşarak ‘İslam’
çerçevesine girmek üzere adım atmak zorunda.
İş devlet/vatandaş ilişkisine geldiğinde karşımızda Aleviliğe has
sorunlar yok. Bizzat bu ilişkinin sorunlu olduğunu görmekte ve
gereğini bir an önce yapmakta yarar var.
aklaşan seçimlerin gizli kahramanı Aleviler olacak ve ‘mücadele’
CHP ile HDP arasında yaşanacak. Seçime katılımın yüzde 85-90
aralığında olabileceği düşünüldüğünde, HDP’nin barajı aşmak için
4,7 milyon oya ihtiyacı var. Anketler desteğin şu günlerde 3,8’e
ulaştığını ve yurtdışı oyla birlikte 4 milyona varılacağını
gösteriyor. Bundan sonrası büyük ölçüde Alevilerin oylarına
muhtaç.
Diğer taraftan Alevi seçmenin 5,5 milyon, sandığa gidenlerin ise 5
milyon olduğunu ve bunun yüzde 80’inin CHP’yi desteklediğini öne
sürmek gerçekçi. Böyle bir durumda HDP ihtiyacı olan 0,7 milyonu
söz konusu CHP’li Alevilerden devşirmek zorunda. Yani CHP’li
Alevilerin yüzde 20’sinin HDP’ye kayması gerek.
Nitekim Savcı Kiraz’ın rehin alınarak öldürülmesi sonrasında CHP ve
HDP refleks olarak Alevi toplumunu yanlarına çekeceklerini
düşündükleri cümleler kurdular. Diğer taraftan Alevilerin ‘resmi’
toplumsal temsilciliğini yürüten kurumların da bu cinayete karşı
güçlü bir kınama sesi yükseltmiş olduklarını söylemek mümkün değil.
Bu belirtiler Kürt meselesinin çözüme yöneldiği bir ortamda
toplumsal kırılma üretmek isteyenlerin Alevilere ‘bakacaklarını’
ima ediyor.
Ne var ki bu durum hükümeti aklamıyor. AKP hükümetlerinin en
edilgen kaldıkları bu mesele giderek iktidarı bataklığa çeken bir
pranga işlevi görme istidadına sahip. Mesele Alevilerin en doğal ve
insani haklarından bazılarını hâlâ alamamış olmaları ve yıllar
içinde fütursuzca ayrımcılığa maruz kalmaları. Bilinmesi gerek ki
cemevleri ve (doğrudan ya da dolaylı) zorunlu din eğitimi dersi
meselesi devam ettiği sürece, kimsenin Alevilere edecek tek bir
sözü bile olamaz. Bir ülkede devlet kendi vatandaşlarından bir
bölümünün kimliğini, inancını ve yaşam biçimini görmezden gelir ve
horlarsa, günümüz dünyasında o kesimin özellikle genç kuşağının
yapay siyaset yollarına ‘düşmesi’ kimseyi şaşırtmamalı.
Dolayısıyla açık konuşmak gerekirse, nasıl Kürt meselesi aslında
bir Türk meselesi idiyse, Alevi meselesi de aslında bir Sünni
meselesidir. Karşımızda Alevilerin vatandaşlığa davet edilmesi gibi
misyon duruyor olabilir. Ama gerçekte olması gereken Sünnilerin
vatandaşlık sorumluluklarını hatırlamaları ve ona sahip
çıkmalarıdır.
Bu bağlamda ortaya atılan Alevilerin aralarında anlaşamıyor olması
bir efsaneden ibaret. Öncelikle cemevleri ve din dersinde böyle bir
ayrışma yok. Detayda olan farklılaşmalar ve çekişmeler ise devleti
ilgilendirmiyor. Ayrıca Sünniler de Alevilerden farklı değil.
Sünniler bütünlüğe sahip oldukları için bir Diyanet oluşmadı.
Aksine Diyanet var olduğu için Sünniler bütünlüklü ‘görünüyorlar’.
Avusturya’da çıkan ‘İslam Yasası’ ibret alınası bir duruma işaret
ediyor: Alevi toplumu ortak isteklerini yazıya dökebildi, gerekli
imzayı topladı ve ‘İslam’ olarak tanındı. Sünni toplum ise 4-5
parçaya bölünmüş durumda ve şimdi aralarında anlaşarak ‘İslam’
çerçevesine girmek üzere adım atmak zorunda.
İş devlet/vatandaş ilişkisine geldiğinde karşımızda Aleviliğe has
sorunlar yok. Bizzat bu ilişkinin sorunlu olduğunu görmekte ve
gereğini bir an önce yapmakta yarar var.