Bu fotoğraf 4 Kasım Çarşamba günü çekildi.
Önce bu fotoğrafa iyi bakın…
Sonra o gün olup bitenlere birlikte bakalım.
Artık Ankara’da “Derin kaynakları” olan bir gazeteci değilim.
Hatta hiçbir kaynağım, konuştuğum hiçbir siyasetçi yok…
O koltuktan kalktıktan sonra şunu öğrendim.
Ankara’da derin istihbarat kaynaklarınız olmayınca, sizi manipüle
edecek kaynaklarınız da olmuyor.
O durumda açık, herkesin önündeki kaynakları çok daha güzel
görüyorsunuz.
Benim kaynağım NTV televizyonuydu…
Gökova’da bir teknedeydim ve açık televizyonda NTV kanalı
vardı.
Bu yazdıklarım işte o kanalı seyrettiğim 2 saat oyunca çıkardığımı
derin istihbarat.
Ona dayanarak diyorum k;
4 Ekim Çarşamba günü Ankara’da çok tuhaf bir şeyler oldu.
Evet bunları NTV televizyonu haberlerinin 2 saat boyunca ekran altı
yazılarından çıkardım.
Ama onun biraz öncesi var…
O da bir gün önce bir WhatsApp grubundaki arkadaşımdan geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan soğuk algınlığı yüzünden İspanya’da
yapılacak Avrupa Birliği Siyasi Toplantısı gezisini ve Türkiye
programlarını iptal etmişti.
Tuhaf bir haberdi ve önce pek ihtimal vermedim.
Ancak biraz sonra başka kanallardan da geldi.
İptal nedeni ise “Soğuk algınlığı” olarak ifade ediliyordu.
Soğuk algınlığı…
Böylesine önemli bir gezinin iptali için çok önemsiz gibi görünen
bir gerekçe…
Gerekçe bile değildi ve besbelli ki bir bahaneydi…
Nitekim bir gün sonra Cumhurbaşkanının AKP içindeki kongre
çalışmalarına başladığı haberi geldi.
Öyleyse neydi bu soğuk algınlığı meselesi…
Biraz sonra anlaşıldı ki İspanya’da yapılacak Karabağ toplantısı
ile ilgiliydi.
Azerbaycan, Erdoğan katılmayacağım için kendisinin de
katılmayacağını açıklamıştı.
Belli ki Türkiye’nin bu toplantının gündemiyle ilgili itirazıyla
ilgili yapılan görüşmeler devam ediyordu ve Soğuk algınlığı, zaman
kazanmak için bulunmuş bir bahaneydi.
Toplantı ertelenince, bahaneye de gerek kalmamış ve Cumhurbaşkanı
Ankara’daki çalışmasına dönmüştü.
Tuhaf şeyler işte bunun ertesi gününde NTV televizyonunun ekran
altı yazılarında başladı.
İlk altı yazının başlığında büyük harflerle yazılmış “MİT” kelimesi
vardı.
MİT, Ankara’daki terör eylemini gerçekleştiren kişinin kimliğinin
belirlendiği açıklıyordu.
Arkasından bir MİT haberi daha geldi.
İstanbul Pera’da patlamayı planlayan kişinin Suriye’de “etkisiz
hale getirildiği”, yani öldürüldüğü açıklanıyordu.
Oysa bu tür açıklamaları geçmişte bizzat İçişleri Bakanının
ağzından dinlerdik.