Turgut Özal ve Süleyman Demirel, Türk siyasetinin iki önemli
ismiydi.
İkisi de halkın içinden gelmiş, halkı tanıyan liderlerdi.
Demirel'e 'Çoban Sülü', Turgut Özal'a da 'Tonton' ve 'Takunyacı'
derlerdi…
Demirel köylülüğü, Özal ise şehirliliği temsil ediyordu.
İkisi de bürokraside önemli görevler üstlenmiş ve bürokrasiyi iyi
bilen kişilerdi.
Demirel, bürokrasiyi benimseyen, Özal ise bundan nefret ederdi.
Özal, devleti bir şirket yönetir gibi yönetmek istiyordu.
Başkanlığı da bunun için istemişti.
Türkçemize Fransızcadan gelen bürokrasi, bürokrat, devlette işleri
yürüten yöneticiler topluluğu demekti.
Bunlardı işleri yokuşa süren.
Bürokratlar icraatı ya engeller ya da tahrip ederdi.
Başbakanlar Adnan Menderes, Turgut Özal, Tansu Çiller ve Recep
Tayyip Erdoğan bürokrasiden çok çekti.
***
16 Nisan aynı zamanda bürokrasideki hantallığa da çekidüzen
verme zamanıdır.
'EVET' bunu sağlayacaktır.
'Bugün git yarın gel' anlayışı bitecektir.
Yatırımlar aksamayacak, Sudan bahanelerle hizmetler
engellenmeyecektir.
Şahsen 'evet' dememin nedenlerinden biri bürokrasinin azalacak
olmasıdır.
Erdoğan'ı bile aşmaya çalışan bürokrasi bitsin artık.
Basit bir okul yapımı için yüzlerce imza gerekmesin.
İmzalar aza insin.
Milletle lider arasındaki boşluklar giderilsin.
Yeni anayasada bakanlar dışarıdan seçileceği için hizmetler daha
kolay olacak ve Meclis'in gücü de artacaktır.
***
Turgut Özal'ın yol arkadaşı, Anavatan Partisi'nin kurucusu olan
ARBEL Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Arslan, "Eskiden
istikrar yoktu" dedi.
Başbakanları da ipteki cambaza benzeten Arslan, "İp cambazı gibiydi
başbakanlar. Ellerinde uzun bir çubuk, ipte yürüyorlardı.
Alttakilerin bir kısmı düşsün diye bekliyor, bir kısmı da düşmesin
istiyordu.
Korku vardı o günler…
Ekonomiye yatkın milletin geri kalmasının sebebi hükümetlerin
ömrünün kısa oluşuydu" dedi.
Mahmut Arslan önemli bir işadamıdır.