Bu tanımlama özünde “teknik”tir. Aynen otomobil örneğinde olduğu
gibi: “kurallara uygun” kullanıldığı zaman sizi gideceğiniz yere
götürür. Eğer kullanırken kuralların tamamen dışına çıkarsanız
kullananı (ve toplumu) felakete götürür.
“Ortak değerlere” götürme meselesi yine de karışıktır: “Ortak
değerleri çağdaş uygarlık değerleri çatısı altında gördüğümüz
zaman” becerinin hedefi netleşir:
- Aydınlanma ile başlayan ve günümüzde çağdaş ve uygar demokratik
değerlere ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde yaratılan “ortak
değerler”, gelişmişlik ile azgelişmişlik farkını ortaya
çıkarır.
- Ancak burada da işler karışıktır: kimi ülkeler (ve devletler) bu
çağdaş değerleri ulusal düzeyde ve içerde uygulamalarına karşın,
“dışarıda, çifte standart yürütürler”! İçeride rekabetçi, ulusal
çıkarları gözeten dengelenmiş demokratik bir düzen: buna karşılık
dışarıda tekelci, emperyalist, baskıcı bir politika: İngiltere
örneğinde olduğu gibi, uzun yıllar “Birleşik Krallık” olarak sadece
içeride örnek olan ülke, kıta Avrupası’nın büyükleri olan Almanya
ve Fransa karşısında, “ortak değerlerin öne çıkarılması için
kurulan AB içinde bile”, ikinci plana düştüğü için Brexit kaosunun
içine sürüklendi. Bunun adına da “Türkiye tuzağı” diyorlar,
bizimkine çok benziyor, ama bizimki gönüllü olarak “kendi
marifetimizle(!) becerdiğimiz bir tek yanlılıktır”.
Atatürk’ün büyüklüğü
Kurtuluşu başardıktan
sonra kuruluşla birlikte, Atatürk siyasetinde,
“ortak ulusal değerler doğrultusunda” uygulamalara koyuldu,
devrimleri yaptı. Dil devriminden eğitim devrimine: kadın-erkek
eşitliğinden pozitif bilimlere: dış politikada ise komşularla ve
büyük devletlerle, karşılıklı ortak çıkarları yaratmaya kadar
dünyaya örnek oldu. Ortak değerleri “içerde ve dışarıd...