Uygar ve demokratik toplumların siyaset insanlarının temel
özellikleri şunlardır:
- Bireylerin, firmaların, sektörlerin, sınıfların içerde çatışması
yerine, “aralarında ortak çıkarları geliştirerek ulusal refahı,
insanların (ve toplumların) mutluluğunu artırmak”. (Son küresel
araştırmalarda Türkiye 78. sıraya düşmüş.)
- Siyasal partilerin amacı, aralarında birbirlerine yıkıcı
saldırılar yapmak değil, uygar bir rekabet içinde, ülkenin ulusal
çıkarlarını kollamak için yarışmaktır.
- Bireylerin amacı çalıştıkları yerde, aile içinde, arkadaş
ortamında, “ortak yarar ve ortak mutluluk yaratacak” düşünceler
güderek ilişkileri geliştirmektir. Ortak çıkarlar yerine “bencil
duruşlarda bulunmak, bireye de karşısındakine de zarar verir”.
- Sokağa çıktığımızda trafik kurallarına uyduğumuz zaman yaya da,
sürücü de, yolcu da birlikte yararlarını artırırlar.
Firmalar birbirleri ile “haksız rekabet savaşına girerlerse, sadece
karteller kazanırlar”. Birey komşusuna karşı haksız davranışta
bulunursa ikisi de mutsuz olur: Firma, “konulan piyasa düzeninin
dışına çıkarsa, sadece tekeller kazanır”: “yandaş” firmalar ortaya
çıkarsa, geri kalan çoğunluk zarara uğrar. Bu nedenle uygar ve
demokratik ülkelerde ulusal düzeyde “birey de, firma da, sivil
toplum örgütü de, siyasal partiler de kurallara uyarak” ülkenin
toplam ekonomik, sosyal, kültürel ve demokratik maksimizasyonuna
katkıda bulunurlar. Ya tersi varsa...
Buna karşılık, yukarıda andığım oluşumlar yerine tersi işliyorsa:
trafik kurallarına uyulmuyorsa, vatandaşların demokratik
vatandaşlık hakları işlemiyorsa: piyasada haksız rekabete yol açan
uygulamalar geçerli ise: insanlar arasındaki ilişkilerde şiddet ve
saldırılar yaygınlaşmışsa: eğitimde uygar ve çağdaş ölçütler yerine
çağdışı bir karmaşa...