Türkiye son yüzyıl içinde “dünyadaki en farklı ve ayrıcalıklı
ülke konumunda oldu”. Buna yol açan faktörler şunlardır:
-Bitmiş Osmanlı’nın borçları ve külleri içinde Sevr dayatılmış iken
“Batı emperyalizmine başkaldırarak kurtuluşu, bağımsızlığı ve
Atatürk devrimlerini gerçekleştirdi”.
-Hem de bu coğrafyada bir Müslüman ülke olarak “aydınlanma” yolunu
seçti: Avrupa’nın çağdaş uygarlık ölçütlerini bilim, sanat ve
çağdaş yaşam tarzı olarak uygulamaya sokabildi.
Hem de emperyalizm tarafından ilkel dinci topluluklar olarak
güdülen, sömürülen ve arka bahçe olarak kullanılan koskoca bir
Ortadoğu coğrafyasında.
Atatürk Türkiye’sinin bu farkı (ve ayrıcalığı) ne dünyadaki
sömürgeci güçler tarafından ne de ilkel Ortadoğu yönetimler
tarafından hoş karşılandı. Bu ülkelerin insanları Atatürk
devrimlerinin getirdiği uygar yaşam tarzını imrenerek izliyorlardı.
Ama halkı kulları gibi yöneten krallar, şeyhler, emirler, aşiret ve
din ağaları Atatürk devrimlerinden nefret ettiler ve
etmekteler.
Laiklik, eğitimde, sanatta, bilimde çağdaş ve uygar bir yaşam
tarzı, “statükocu gericilerin iktidar çıkarları ile çatışıyordu”.
Ülkelerini “aile boyu” bir biçimde yöneten Körfez’deki kralın
Atatürk Türkiye’sinden nefret etmesi çok doğaldı. Aynı zihniyetin
“bizim içimizdeki uzantıları” da benzer tutumu paylaştılar.
Atatürk Türkiye’sinin son yüzyıl içindeki “bu farkı ve ayrıcalığı”
emperyalist güçlerin 90 sonrası girişimleri ile Türkiye’yi bu
noktaya getirdi.
Neler mi?
1) Avrupa ile ortak çıkarlarımız var: ama işletemiyoruz. Siyasal
İslam ağırlıklı yaklaştığımız için...