7 Haziran seçiminden hemen sonra, 27 Haziran’da bu köşedeki
yazımın başlığı “EnGerçekçisi AKP-HDP Olmaz mı” idi.
En “kavgalı” görünen bu iki partinin aslında birbirlerine
en yakın çizgide oldukları için bu görüşü savundum.
Bugün geldiğimiz noktada 1 Kasım seçimleri için AKP ile işbirliğine
(koalisyona) evet diyen tek parti neden HDP
oldu? Tuğrul Türkeş mi? Onu saymıyorum
bile; kendisi her anlamda çizgi dışı olduğu için.
7 Haziran ertesindeki yazımda neden AKP ve HDP’yi birbirlerine en
yakın partiler olarak görmüştüm. Oysa ikisi de kanlı bıçaklı
kavgaya hazırlanan bir görüntü veriyorlardı.
Erdoğan,
Davutoğlu ve Demirtaş arasında
en ağır, en ağza alınmaz sözler ortalığı doldurmuştu. Kanlı PKK
saldırıları yeniden başlatılmıştı.
Ortak noktaları
Bütün bunlara karşın AKP ve
HDP’nin “derin stratejilerinde” bir ortak nokta
vardı ve bu ortak nokta “diğer kavgaları” bertaraf edecek
güçteydi.
AKP’nin de HDP’nin de var olma nedenleri buna dayanıyordu, buna
bağlıydı; “Her ikisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş
felsefesi, bütünlüğü ve Atatürk devrimleri ile bugünkü
anayasayla kavgalıydılar”.
Düzenin değişmesini istiyorlardı. Bu ortak özellikleri, onları
örtülü bir stratejik ortaklığa götürüyordu.
- Biri İslami bir devlet yapısını öne çıkarıyor...
- Diğeri Kürdistan’ı esas hedefi haline getiriyordu.
Bu iki faktör de “düzenin değişmesini”, Türkiye’nin ulusal
değerlerinin ortadan kalkmasını gerektiriyor.
Farklı ve karşıt görünen hedeflerine ve parti yapılarına
rağmen, “yukarıda belirttiğim stratejik
hedef ortaklığı” onları 1 Kasım seçimlerinde yakınlaşmaya
götürüyor. Stratejik hedeflerin gereği olarak.
Ve diğerleri
Tabii ki diğer tamamlayıcı faktörler de var;
- AKP’nin felsefesi yanında Erdoğan’ın tek adam olmak ve bunu
sürdürme çabası,
- PKK ve PYD’nin Batı tarafından siyasi, iktisadi ve askeri olarak
açık bir biçimde desteklenmesi,
- Brüksel ve Washington’un Ankara ve PKK’yi eşit taraflar olarak
görmeye başlamaları,
- AKP’nin (ve Erdoğan’ın) başlattığı Kürt açılımının Kürdistan
konusunda somut sonuçlar vermeye başlaması 1 Kasım seçimleri için
Davutoğlu’nun başlattığı yeni girişime HDP’nin olumlu yanıt
vermesine yol açmıştır.
AKP’nin (Erdoğan’ın) ve HDP’nin
kendi “derin hedefleri” konusunda sonuç alabilmeleri
için, iki tarafın da karşılıklı önemli ödünler vermesi
gerekir;
- AKP, “Kürt açılımını” daha da genişletmek ve ileri
götürmek zorundadır.
- HDP de AKP ve Erdoğan’ın niyetlerinin gerçekleşmesi
için, “tek adamlık ve İslamcılık konusunda” orta vadeli
geri adımlar atmak durumundadır.
Seçim hükümeti konusunda iki taraf, CHP ve MHP’ye rağmen
işbirliğine gittiğine göre bu konuda bazı somut adımlar atılmış
olmalı.