Türkiye’de bugün bu üç faktör etkili olmaktadır;
Batı’ya sıcak bakanlar: Bunları ikiye ayırmak gerekir. Büyük
çoğunluğu Avrupa’nın son iki yüzyıldır ulaştığı aydınlanma,
uygarlık ve demokrasi ölçütlerini esas alarak yaklaşanlar.
Atatürkçüler buna dahildir. Aynı zamanda “antiemperyalist” çizgiyi
benimsemişlerdir. “Atatürk devrimleri ve felsefesi, özünde buna
dayanır.” “Batıcı” değil, varılan uygarlık kriterlerini ve hukukun
üstünlüğünü kabullenmek esastır. Çağdaş ve laik yaşam tarzı başta
olmak üzere.
Dış ilişkilerde, ulusal, siyasi, iktisadi ve askeri çıkarların
dengeli ve karşılıklı çıkarlara dayalı olarak yürütülmesi esastır.
Bu bağlamda “bireysel çıkarlar ile toplumsal çıkarların
örtüştürülmesi amaçtır.”
-Batılı değerler yerine “Batıcı” değerlere sahip olanlar ise 180
derece farklıdırlar. “Batı ile ilişkiler dengelenemiyorsa, tek
yanlı siyasi, iktisadi ve askeri anlaşmalara evet derler.”
Kimi diplomatlardan iş çevrelerine akademisyenlerden siyasilere
kadar, bu konuda beni eleştirenler oldu. Ancak onlar, Türkiye’nin
bugünkü noktaya sürüklenmesinin altyapısını hazırladılar.
Kitaplarımda bunları tek tek yazdım.
Asyacılar mı: Türkiye’nin Batı’dan koparılarak Asya büyüklerine
bağlanmasını savunuyorlar. Bu grubun aslında siyasal İslam ile
hiçbir ilişkisi yoktur.
Asya büyüklerine tek yanlı bağlanmak ile ABD’ye ya da AB’ye tek
yanlı bağlanmak arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de
Türkiye’nin Lozan’da Sevr’e sürüklenmesinin yolunu açar.
Siyasal İslama gelirsek:
Siyasal İslam ise ister ABD yardımı ister Moskova ve Pekin desteği
ile olsun, Türkiye’de siyasal İslam yapılanmasını getirmeyi esas
alır. Ancak geliştirmekte oldukları “