“Tanrı insana akıl vermiş, aklını kullan, hayatını düzenle,
yolunu çiz” demiş. Kamyonunun arkasına “Allah’a emanet” diye
yazarsan, yanlış yapmış olursun: Tanrı sana aklını kullan demiş.
Bunu yapacaksın, aklını kullanacaksın.
Ancak bazı insanlar kalkmışlar, akıllarını “kötü yönde”,
kötülükler, haksızlıklar, adaletsizlikler için kullanmaya
başlamışlar, aynen 1600’de Geordino Bruno’nun
dediği gibi. Ne demişti: “Tanrı iradesini yeryüzünde egemen kılmak
için, iyi insanları kullanır: Ama dünyadaki kötü bazı insanlar da
kendi iradelerini ve çıkarlarını hâkim kılmak için Tanrı’yı
kullanırlar.”
Ve bu yüzden de iyiliğin, güzelliğin, insanlığın tarafında yer
aldığı için Bruno, “dünyadaki kötü insanlar tarafından yakılarak
öldürülmüştür”.
“Bu dünyayı” istismar edenler de, “bu tarafı bırakın, siz sadece
öbür tarafı düşünün” diyerek Bruno’nun kastettiği kişiler durumuna
düşmüyorlar mı? Tanrı insana aklını, “bu dünyada akılcı bir biçimde
kullanılması için vermiştir”. Bütün “kutsal kitapların” özünde de
bu yatar zaten. Eklemeler yapanlar kitapları değiştirmeye kalksalar
bile!
Ama insanoğlu parmak izi misali, ayrı düşen sonsuz sayıdaki
farklılıkları sonucu akıllarının içine, hamamböcekleri ve
karafatmaları sokmuş. “İnsan mühendisliği” olarak küçük yaşlardan
beri bazen bale ve piyanoya, bazen de çağdışı “karanlık dünyanın”
labirentlerine yönlendirmiş.
Bir tarafta Mahmut Makal’lar, Aziz
Sancar’lar ve İdil Biret’ler çıkarken,
öte yanda cehaletin erdemini savunan profesörler, kurşun askerler
gibi, “okullarda” üretilmişler.
-Bir yanda bugünün Gülen’i, aynen 1600’de
Bruno’nun tar...