10 Kasım 2017’ye geldiğimizde Erdoğan’ın kendi
ifadesi ile, “değişmesine” memnun oldum.
Yıl 1994, Erdoğan İstanbul belediyesi başkanlığına Refah
Partisi’nden seçileli 2-3 ay olmuş. Japon Büyükelçiliği’nden bir
davet alıyorum, İstanbul’daki Sheraton Oteli’nde 7 kişilik bir
akşam yemeği, Erdoğan da 7 kişinin baş davetlisi.
Benim davet edilmemin nedeni, o aylarda Türk-Japon ilişkileri ile
ilgili olarak sıkça yazmam ve konferanslar vermem.
Oteldeki bir süitte verilen yemeğe Erdoğan, o zamanki YASED Başkanı
Yavuz Canevi ve ben birlikte girip 7 kişilik
yuvarlak masadaki isim yazılı yerlerimize oturuyoruz. Yanımda
Erdoğan var, öbür tarafımda da Yavuz Canevi. Hazır
yan yana oturmuşken yeni İstanbul Belediye Başkanı ile sohbet
ediyorum. Erdoğan’a “Sizin Refah Partisi’nden Rize Belediye Başkanı
Atatürk hakkında ileri geri konuşuyor: niye partiden
çıkarmıyorsunuz, partinin imajını bozmuyor mu” sorusunu
yöneltiyorum.
Erdoğan bana, belediye başkanından yana sözlerle cevap veriyor. Bu
sohbetin ayrıntılarını “Yolumun Kesiştiği Ünlüler” kitabımda
yazdım.
10 Kasım 2017’ye geldiğimizde aradan 21 yıl geçmiş, Erdoğan (ve
AKP) açısından işler değişmiş. ABD desteğinden, onunla şantaja
dönüşmüş. 15 Temmuz FETÖ (ve ABD) darbesinden sonra
“Amerikancılıktan Moskovacılık eksenine kayılmış”. 15 Temmuz
2016’dan üç gün sonraki Bıçak Sırtı köşemde, dev Atatürk posterinin
AKP Genel Merkezi’ne asılması ile ilgili olarak, “AKP can havliyle
Atatürk’e sığındı” ifadesini kullanmıştım.
Her ne kadar Yılmaz Özdil kardeşimin geçen cuma
akşamı Halk TV’de Schindler’in listesi misali sıraladığı “vukuat
dizisi” insanı fazlaca ürkütse de, içimi de biraz olsun
rahatlatmak...