Bazı toplumlar vardır; insanların dışarı,
sokağa, parka, kafeye, sergiye, konsere, tiyatroya gitmesi
istenmez. Baskı altındadır, kısıtlanmıştır, hatta birçoğu
yasaklanmıştır.
Bunlar faşist, dikta ile yönetilen ya da
dincilik kullanılarak ezilen toplumlardır. Meydanlar, sokaklar,
parklar sevilmezler. Orada insanlar kadınlı erkekli dolaşırlar,
otururlar, sohbet ederler ya da eğlenirler. Faşizm bunları
sevmez.
Demokrasiden korkan baskıcı yönetimler sokağı,
yolu, meydanı, kahveleri, salonları, kızlı erkekli karma okulları
kendi iktidarları açısından bir tehlike olarak görürler.
Kadın-erkek eşitliği, yol, meydan, park, sanat,
kültür salonları uygarlığın ve demokrasinin vazgeçilmez
parçalarıdır. Birçok Arap ülkesinde kadının yalnız sokağa çıkması,
parkta dolaşması, araba kullanması kısıtlanmıştır. Çağdaş ve uygar
giysilerle dolaşmaları hoş karşılanmaz, hatta yasaklanmıştır. Kadın
hamile ise sokağa çıkamaz, ev hapsindedir.
Sokak (ve yürüyüş) bir semboldür.
“Gezi”, halk için özgür kılmanın bir demokratik
başkaldırısı olduğu için baskıcı çevreler bundan hoşlanmazlar.
Hatta içlerine provokatörleri salarak bu demokratik eğilimleri
hedefinden özellikle çıkarmaya çalışırlar.
Son 55 yılın en çağdaş, uygar ve demokratik
hareketi “Gezi”nin içine, PKK’den FETÖ’ye kadar kimi
unsurları sızdırdıkları gibi.
Ankara-İstanbul hattı
mı?
Enis Berberoğlu’nun bardağı
taşıran damla olduğu bu yürüyüş, adaleti geri getirerek demokrasiyi
sağlamak için atılan önemli bir adımdır.
Bir anlamda, “Gezi’nin uygarlık
haykırışının” örgütsel bir devamıdır. İnsanidir, çağdaştır,
demokratiktir.