Trump’ın “çekileceğiz”
açıklamalarından sonra herkes “ciddi ciddi”, çekilme
gerçekleşecekmiş gibi konuşmaya, yazıp çizmeye başladı. Oysa,
“çekileceğiz” aldatmacasından sonra ortaya çıkan fiili gelişmeler
ABD’nin Doğu Akdeniz ve Körfez hattına sıkı sıkıya yerleşmekte
olduğunun resmini duvara yapıştırdı:
- ABD’nin, beklenmedik “Kudüs kararına” sıkı sıkıya yapışıp,
küresel tepkilere karşın uygulamaya geçip sonuçlandırması
- YPG’ye silah yardımını genişletip bugün de sürdürmesi ve yine
YPG’ye mali desteğini, bütçesine de katarak artırması
- İsrail, Mısır, S. Arabistan üçgenini kendine bağlı bir biçimde
organize etmesi
- S. Arabistan’daki katil prens ile ilişkilerini, “daha da
genişletip derinleştirmesi”, onu sahiplenmesi
- Golan Tepeleri için de yeni kararı ile İsrail’in, “dünya
kamuoyuna rağmen” arkasında durması
- En son, dışişleri bakanını göndererek İsrail, Yunanistan ve
Kıbrıs Rum Kesimi liderleri ile, “benim takımım” dercesine gövde
göstermesi
- İran’a ambargoyu derinleştirmesi ve AB’ye de baskı yaparak yanına
çekmesi, “ABD’nin Doğu Akdeniz’den Pakistan’a kadar uzanan hatta,
ağırlığını daha da artıracağının somut göstergeleridir”.
Türkiye üzerinde etkileri
AKP yönetiminin uyguladığı yanlış Suriye ve bölge politikası,
ABD’nin bu uygulamalarını kolaylaştırmış ve yolunu açmıştır:
- Şam (ve Esad), İran ve Rusya ile derin stratejik
ilişkilere mecbur edilmiştir. Ankara (ve Erdoğan)
Esad’ı düşman ilan ederek, ABD’nin (ve İsrail’in) işini
kolaylaştırmıştır.
- PKK (ve YPG) yalnız Ankara’ya karşı değil, Şam’a karşı da
kullanılabilir hale gelmiştir. YPG aracılığı ile bölgeye olağanüstü
ABD silahları sokulabilmiş, 70 bin civarında Ankara ve Şam’a düşman
bir güç, ABD güdümünde oluşturulmuşt...