Yaşadığımız modern zamanlarda hakiki arkadaşlıkların sayısı da
derinliği de azaldı. Tamam, bunu görüyoruz ama internet sayesinde
ortaya çıkan yepyeni etkileşim imkânlarını, sanal dostlukları
nereye koyacağız?
Teknomedyatik dünyada insan gibi toplum da çok değişti. Bazı
düşünürler, yaşadığımız toplumu, en iyi “ağ” sözünün tanımladığı
kanaatinde; “ağ toplumu” diyorlar. Kavramın mucidi Samuel
Castells'e göre küresel bir köyde değil, küresel olarak üretilip
yerel olarak dağıtılan, kişiye özel kulübelerde, birbiri içine
girmiş, büyüklü küçüklü, geçişken ağlar içinde yaşıyoruz. İnternet
teknolojisinin ortaya çıkardığı yeni medya türleri, bireyselleşme
eğilimini artırdıkları kadar çevrimiçi mecralarda yeni
kamusallıklar da meydana getiriyor. Sosyal medya, kendine göre dev
bir ekonomi de oluşturmuş durumda. Girerken bir ödeme yapmıyoruz
ama üzerinden kar elde edilen, ki o da az buz bir kar değil, gerçek
ürün biziz orada… Sanal dünya, her geçen gün genişliyor ve gerçek
dünyadan devamlı yeni göçler alıyor, kimimiz hızlı kimimiz yavaş
ama hepimiz oraya doğru taşınıyoruz. 2015 yılı içinde nüfusumuzun
neredeyse yarısının Facebook kullanıcısı olduğu açıklandı.
Önümüzdeki 5 yılda sosyal medyanın geleneksel medyadan 3-4 kat daha
fazla ilerleyeceği kanaati var.
Bazıları, internet ağları sayesinde görüntü ve fikirlerin virüs
gibi yayıldığı ağ toplumunda, iktidardan bağımsız özerk alanlar
olduğu için ortaya çıkacak toplumsal hareketlerden çok umutlu.
Sosyal medya üzerinden insanların kolayca hareketlenebildiklerini
ve kısa sürede büyük kalabalıklara ulaşabildiklerini Arap
Baharı'ndan başlayarak dünyadaki birçok örnekleriyle biliyoruz. Ama
tüm bunların sonucunda özgürlüklerin ve dayanışmanın, katılımcı
demokrasinin artışına tanık olacak mıyız? Emin değilim. Zira bu