Dün, 7 Aralık Çarşamba günü Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde “15
Temmuz'un Işığında Türkiye Sempozyumu” yapıldı. “Tarihi Bir Kırılma
Anını Okumak: 15 Temmuz Şanlı Direnişinin Anlamı” başlıklı ilk
oturumu, Burhanettin Duran yönetti. Halil Berktay, Bekir Berat
Özipek ve Hüsamettin Aslan hocalarla birlikte ben de bir bildiri
sundum. Yazımın başlığı, sunduğum bildirinin başlığı. İzin
verirsiniz, görüşlerimi sizinle de paylaşmak istiyorum.
Kardeşim İbrahim Karagül, “15 Temmuz'u 3. Dünya Savaşı'nın
başlangıcı yapacaklardı, ülkemizi istila edeceklerdi, o gece
aslında tarih değişti” diyor. Hangimiz bu keskin görünen ifadelere
hatalı, haksız diyebiliriz? Kendi adıma ben diyemem ama yeterince
bilgi sahibi olmadığım için analizimi o kadar ileriye götüremem.
Ancak o gün FETÖ çetesini kullananların darbe girişiminden
muratlarının sadece Erdoğan'ı indirmek ve her seçimde hep
seçilegelen AK Parti iktidarına son vermek olmadığını, Suriye ve iç
savaş manzaraları sergileyen, kaotik ve güçten düşmüş bir Türkiye
istediklerini herkes gibi ben de görüyorum.
15 Temmuz'un bir darbenin püskürtülmesinden öte, taşıdığı anlam ve
muhtevanın neler olabileceğini net olarak ortaya koyabilmek için
iki noktayı açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Birincisi, Rahmetli
Menderes'in idamına sessiz kalanlar, şimdi ne oldu da darbecileri
inlerine tıkma azim ve cesaretini gösterebildiler ve bunu
başardılar? Bu geçici, konjonktürel bir durum mu yoksa vesayet ve
darbe dönemlerinin artık bir daha geri gelmemek üzere sona
erdiğinin, ülkemizi güçlü demokrasinin beklediğinin işareti mi?
Açıklığa kavuşturulması gereken ikinci nokta ise, başta geniş
Müslüman kitleler olmak üzere dünya mazlumlarının 15 Temmuz
direnişini nasıl algıladıkları ve algılayacakları…