''Erdoğan, ideolojik tartışmalar yerine siyasetin merkezine
'insan'ı ve 'hizmet'i yerleştirir. Kimlik siyasetinin 'biz ve
diğerleri' ayrımı yapan ayrıştırıcı ve çatışmacı tarzını kabul
etmeyerek, her kesimi kucaklamaya çalışan bir birlik siyaseti
ortaya koyar. Milli Görüş çizgisini, onun cemaatimsi parti
yapılanmasını ve belli kesimleri hedef alan kimlik siyasetini aşar,
yeni bir siyasi kimlik ve hareket inşa eder. Bu hareketin
kitleselleşmesini sağlayarak sağ-İslamcı-merkez sağ alanı
dönüştürür…
Erdoğan'ın diğer bir başarısı, başta askeri bürokrasi olmak üzere
bürokratik oligarşinin engellemelerine ve medya/sermaye/örgütlü
yapılar gibi kimi vesayet odaklarına karşı ayakta kalabilmesidir.
Demokratik açılım sürecinde Kürtlerden Alevilere, Romanlardan
azınlıklara kadar her kesimin meselelerini çözmek için çaba
gösteren Erdoğan, küresel sistemin meydan okumalarına ve yıkıcı
hamlelerine karşı da siyasi hareketini ve Türk demokrasisini
yaşatma başarısı gösterir. Meşru siyasetten başka yolarla tevessül
etmez, 'seçimi kaybetsem de kalırım' gibi dayatmacı bir anlayışın
içinde olmaz. Erdoğan, duble yollar, toplu konutlar, KÖYDES
projeleri, barajlar, köprüler gibi fiziki kalkınma hamleleriyle
şehirlerin görünümünü değiştirir. Bu yönüyle modernleşme sürecinin
kilometre taşı olduğu söylenebilir…”