17.Yüzyıl'dan 20. Yüzyıl'a miras kalan entelektüel serüvenin
rotası belirsizlikten kesinliğe doğrudur. “Kesinlik arayışı”, Otuz
Yıl Savaşları'nda somutlaşan politik, sosyal ve teolojik kaosa bir
yönelik bir güven ve istikrar arayışıdır. Galileo, Descartes ve
Bacon tarafından yön verilen bilimsel devrim, bundan sonra gündeme
gelmiştir… Organik, canlı, hiyerarşik ve ruhani bir evren
anlayışının yerini matematik yasalara göre işleyen mekanik bir
sistem, makine olarak evren anlayışı alır; hayat sekülerleşir.
Yazımın ilk paragrafındaki bu teorik bombardıman için kusura
bakmayın, açıklamaya çalışacağım. Yukarıdaki ifadelerin yer aldığı
Gökhan Yavuz Demir'in güzel kitabı “Sosyal bir Fenomen Olarak Dilin
Belirsizliği”ni okurken, bilmediğim bir şey ile karşılaştım. Meğer
modern düşüncenin ve bilimin ortaya çıkış nedenleri arasında Otuz
Yıl Savaşları'nın ortaya çıkardığı kaos ve kargaşaya büyük bir önem
veriliyormuş. Modern düşüncenin ve bilimin, Otuz Yıl Savaşları'nın
enkazı üzerine ortaya çıktığı; bunda kaosun belirsizliğini kesinlik
arayışına çevirme motivasyonunun büyük rol aldığı düşünülüyormuş.
Ben Gökhan Yavuz Demir'in kitabından öğrendim, meğer çokça kafa
yorulan bir konuymuş. Bu bilgi, şurada dursun.
Suriye'deki iç savaşa, İran'ın ve Suudi Arabistan'ın esasen mezhebi
gerekçelerle taraf olmalarıyla iyice gün yüzüne çıkan “mezhep
savaşı” tehlikesi (ve provokasyonu) üzerine ne zamandır yazmak
istiyordum. Temel tezim, “mezhep savaşları” teşebbüsünün göründüğü
gibi iç dinamiklerden değil, dışarıdan kaynaklandığı, Müslüman
dünyayı modernleştirmek, kendilerine benzetmek isteyenlerin yeni
bir tezgâhı olduğuydu. Bu düşüncem en nihayetinde bir komplo
teorisiydi. Komplo teorilerinin kaynaklandığı