Siyasal, ekonomik ve toplumsal alanların birbirlerinden görece
özerk oldukları ve aralarında onlarca çeşit farklı etkileşim
bulunduğu gerçeği bir yana batıda ve bizde tarihin akışı da,
içeriği de oldukça değişik. “Modernleşme”, gibi “demokrasi”nin de
her toplumsal formasyona göre değişiklikler gösterebileceğini,
kendine özgü biçimler alacağını giderek daha iyi
anlıyoruz.
Batılı demokrasiler, şehirlere, sivil topluma, (Katolik dini
otoriteye ve taassuba karşı) sekülerleşmeye, (kapitalizmin ve sınıf
savaşının sonucundaki) toplumsal sözleşme geleneğine dayanırlar.
Modern bilimle birlikte ortaya çıkan yeni teknolojilerin iktidarın
hizmetine sunulması sayesinde emperyalist bir sömürüyle
varlıklarını finanse ettikleri bilinir. Oysa bizim hikâyemiz bundan
ve diğer batı-dışı modernlikler ve demokrasilerden çok
farklı.