Alçak olmaya gör, eylemlerinin gerekçesini de bulunduğun
aşağılık konuma göre ayarlıyorsun. Kandırdığın, tuzakladığın
insanların kendini patlatmalarını sağlayıp, cinayetlerinin adını
“feda eylemi” diye koyuyorsun. Dünya kamuoyunun bu iğrençliğe tavır
alacağını bildiğin için, sırf bu tür eylemler için yeni bir örgüt
adı uyduruyorsun. İnsanlığı ve yaşatmayı hedefleyen bir kuruluş
gayesiyle hareket etmediğin için ne hukuk ne nizam tanıyorsun.
Meşru zor kullanma hakkını elinde bulunduran devlet, her
faaliyetini hukuk içinde yapmaya özen gösterirken, her hatasında
haklı olarak sigaya çekilirken, sen eylemlerinde meşruiyet
aramıyorsun, kıydığın masum canların hesabını asla vermiyorsun. Ne
aynaya bakıp ben kimim, ne yapıyorum, nereye gidiyorum diye
soruyorsun ne de güya kanlı bıçaklı olduğun DEAŞ'a bakıp
birbirinize ne kadar benzediğinizi görüyorsun. “Canlı bomba” türü
eylemleri yapan hemen sadece ikiniz varsınız dünyada. İnsanlar bunu
anlamaz sanıyorsun.
Canlı bomba eylemi, neticede masum insanların hayatlarına son
veriyor, ocaklarına ateş düşürüyorsa işlediğin yalnızca cinayetten
ibaret olup kendi canına kastın da bir başka cinayet dışında bir
anlam taşımıyor. Savaş, elbette var insanlığın repertuarında. Ama
sadece bazı savaşlar haklı ve savaş da bir hukuka sahip. Masum
insanların katlini mazur gösterecek bir gerekçe bulunamayacağı gibi
dinimizin bu konudaki tavrı çok açık: “Kim bir canı, başka bir cana
ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın öldürürse,
bütün insanları öldürmüş gibi olur” (Maide/32).
İçimiz kan ağlıyor, söylenecek çok sözümüz var ama en iyisi biz
kendi alanımızda duralım. Zaten “bir insanın nasıl canlı bomba
olduğu, bu hale getirildiği” sorusu, hayati önemde… Bu konuda daha
önce de değerlendirmeler yapmıştık. En çok, teröristin
psikolojisinin bilinen hastalık kategorileri içine sıkıştırılmaya
çalışılarak incelenmesinin uygun olmadığını, böyle bir bakışın
son