Dokuz puanlık maça çıkıyorsun sıfır puanlık futbol oynuyorsun.
Hasbelkader futbol oynamadığın maçta 2-1 öne geçiyorsun
futbolcuların bazıları 60-65'ten sonra sahada yürüyor ve sen teknik
direktör olarak oyuncu değişikliğini 85'ten sonra yapıyorsun. Hani
sahada tıkır tıkır bir takım olur da "Yahu kardeşim şimdi kimi
çıkarayım da yerine kimi sokayım, tempoyu bozayım" dersin. Kimi
dışarı alsan kimse "Niye aldın?" demez. Muslera hariç. Zaten yine
maçı o kurtardı. İnsan istiyor ki "Şunu çok güzel yaptılar, bunu
çok güzel yaptılar" desin.
Ben de şöyle yağlandıra ballandıra biraz pompa yapayım malı
köpürteyim. Maçta Galatasaray'ın attığı iki tane güzel gol var.
Yapılışı ve atılışı güzel. Biri Podolski- Sneijder verkaçı. Diğeri
Carole'ün Bruma'ya verdiği süper bir asist.
Yalnız şunu söyleyebilirim Bruma'nın bu pozisyonda attığı gol kolay
kolay atılacak bir gol değil. Bu kadar çabuk stop ve vuruş ve de
topun gittiği yer.
Galatasaray bir gol yiyor, evlere şenlik.
Serdar rahat kafa vuracağı topa zamanlaması yanlış çıkınca
kaybediyor. Arka tarafına Sabri giriyor, o da saçma sapan bir iş
yapıyor. Bakın arkadaşlar şunu iyi bilin defans bu, adı üstünde...
Defans dediğin zaman bunun karşılığı ve tehlike olacak topu
defetmekten geliyor. Ama önce Serdar inceliyor sonra Sabri dikiş
iğnesi olmak istiyor incelmekten. Sonra da yorgan iğnesi gibi golü
yiyorlar. Zemin güzel, hava da güzel. Peki koca bir 90 dakikada
akılda ne kaldı?
Galatasaray'ın attığı 2 güzel gol. Başka? Hata derseniz tonla. Bazı
pozisyonlar var tekrara girmedi.