SEÇİMLERE 3 gün kaldı ve herkes seçimlerden sonra ekonomide işlerin zor olacağı fikrine katılıyor.
Kim iktidar olursa olsun ekonomide yapılması gerekenlerin
başında ise yabancı sermayeye güven vermek geliyor. 2000’li
yıllarında başında yapılan radikal ekonomik reformlara yeniden
sarılmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Sarılmaktan öncelikli
kastım o dönem yapılıp da son yıllarda bozulan kurumsal
düzenlemelere geri dönülüp, daha da güçlendirmek.
Merkez Bankası başta olmak üzere, tüm bağımsız kurumların gerçekten
bağımsız kılınması için gereken adımların öncelikli olarak atılması
gerekiyor. Öyle düzenlemeler yapılmalı ki; bağımsız kurumların
gerçekten bağımsız çalışabilmesi garantiye alınmalı; atama
kriterlerinden görev sürelerine kadar, geçmiş deneyim göz önüne
alınarak yeni düzenlemeler yapılmalı.
Unutulmasın ki; Merkez Bankası gerçekten bağımsız çalışabilseydi
şimdi ödenen faizin çok daha altında faiz oranlarıyla mevcut durum
aynı olabilirdi.
Türkiye evvelden beri kıt kaynaklara sahip bir ülke. 2000’li
yılların başında yapılıp güçlendirilen ekonomik reformlar sonrası
küresel şartlar çok uygundu ve yüksek büyüme hızlarıyla başarı
hikayesi yazılabildi. Şimdi artık olumlu küresel iklim yok. Halbuki
hâlâ, belki o dönemkinden daha fazla, yabancı sermayeye
bağımlılığımız sürüyor. O nedenle şimdi daha radikal düzenlemeler
yapmamız gerekiyor ki; yabancı sermayeyi çekebilelim.
Bu başarıyı yeniden sağlamanın en önemli unsurlarından biri AB ile
ilişkilerin yeniden güçlendirilmesi olmalı. Artık tüm politikacılar
olağanüstü halin kalkacağını söylüyor ki, bence bu her açıdan
olumlu bir adım olacaktır. Bunun yanında hukuk reformunun hemen
yapılması, güçler ayrılığının eskisinden daha güçlü tesi...