UZUN bayram tatili geçen haftaki ekonomik fırtınayı yumuşatmış görünse de, belirsizlikler devam ediyor.
Önümüzdeki hafta başlayacak yeni dönem için, çeşitli kesimlerde
çok farklı beklentiler olduğunu söylemek gerekiyor.
Piyasalar kapalıyken gözler daha çok dışarıdaki gelişmelere döndü.
Özellikle ABD ve AB’de yaşananların Türkiye ve ekonomiye nasıl etki
edeceği tartışılırken, abartılı yorumlara şahit oluyoruz.
ABD Başkanı Trump’ın azledilmesine kadar gidebilecek bir yargı
süreci ilerlerken, Trump bu kez AB’den gelen otomobillere ek vergi
konulacağını açıkladı. AB, Rusya ve Çin’den ABD’nin agresif
tutumuna karşı yeni hamleler geldi. Tüm bu gelişmelerden yola
çıkarak, Trump’ın gitme ihtimalini kutlayanlara bile şahit
oluyoruz.
Şunu söylemek gerekiyor; gerek bayram sonrasında gerekse de orta
-uzun dönemde dışarıda yaşananların Türkiye ekonomisine elbette
etkisi olabilir ama ne yapacaksak biz kendimiz yapacağız. Bu
noktaya nasıl kendi yaptıklarımız ya da yapamadıklarımızla
geldiysek, bundan sonra da aynısı olacak.
Sadece ABD ve AB’de son yaşananlar çerçevesinde değil, özellikle
ticaret savaşı tartışmaları nedeniyle, bir süredir uluslararası
gelişmelere bağlı olarak fazla iyimser senaryolar yazanlar olduğunu
söylemek gerekiyor. Bu senaryolarının bazen iktidar tarafından
kabul gördüğüne de şahit oluyoruz. Bence bu senaryolara göre
kararlar almak Türkiye’nin konumunu zayıflatabilecek riskler
barındırıyor.
Küreselleşmenin yeni bir yol ayrımına geldiği tartışmaları yerinde
bir tartışma. Ancak bu tartışmada küreselleşmede ABD’nin hakim
rolünün artık bittiği gibi abartılı tezlerle yola çıkarsak, bence
yanılırız. İşin doğası gereği, daha moda deyimle “suyun akışı
gereği”, küreselleşmenin durması mümkün değil. Belli ki revize
edilse bile mevcut küreselleşmedeki...