Demokrasi de olamaz, bilim de olamaz, sanat da olamaz. Temeldeki
kültür ne ise, üstyapı kurumları da ona göre biçimlenir. Temeldeki
kültürünüz, genelde“geleneksel-yöresel-dinsel” özellikte bir
kültürse, modern evler yapmanız, lüks arabalar kullanmanız, en yeni
cep telefonlarını kullanmanız sizi “Aydınlanma kültürü
sahibi” yapmaz.
“Aydınlanma kültürü”; yetkin birey yetiştirmeye dayanır. Bu
birey, akılcı düşünür, duygularını tanır, yönetir, yaşamının ve
davranışlarının sorumluluğunu alır. Bu“yetkin
birey” sorunlarını kendisi çözebilir, yaşamını üreticiliği
ile, yaratıcılığı ile sürdürür. Toplum içinde de öteki
bireylerle “eşit üreticilik-yaratıcılık” ekseninde
buluşur, birleşir. Ortak çalışmalar yapabilir. Kimseye yaslanmaz,
kimseyi de taşımaz.
Toplum çoğunluğu böyle bireylerden oluştuğu zaman, demokrasi de bu
çoğunluğun kararları ile kendini yönetecek olanları seçebilir.
Seçimleri ilkelere dayanır, ortak çıkarları gözetir, ulusun
geleceğine yönelik programları geliştirir.
Böyle bir toplumda, yalanla, hile ile, kandırmayla, korkutmayla, oy
toplamak olanağı olamaz.
Böyle bir toplumda, hukuk güçlünün emrinde değildir, adaletin
hizmetindedir.
Böyle bir toplumda, kurumlar kendi kişiliklerine sahiptirler,
yetkilinin önünde biat etmezler.
Böyle bir toplumda her yurttaş, ortak yaşama bilincinin
sorumluluğuna sahiptir.“Bana dokunmayan yılan bin yıl
yaşasın” diyen eyyamcı dünya görüşünü reddeder. Tersine,
toplumdaki haksızlıkları kabul etmez, toplumsal protesto hakkını
kullanır.
Ya bilim, ya sanat?