Oruç ibadettir.
Tektanrılı dinlerde de öteki dinlerde de “oruç
tutmak” bir ibadet biçimi olarak yer
almıştır.
Eski dilde “nefsin terbiyesi” olarak açıklanır, günümüzde
“dürtülerin denetimi” diyebiliriz. İnsan zayıflıklarının
güdülemesine karşı durmak, bizi zorlayan arzulara egemen olmak,
irademizi güçlendirmek için yaptığımız bir ibadet.
Oruç niyetle başlar. Oruç tutmaya niyet edeceksiniz. Allah için
yaptığınızı da bileceksiniz. Çok önemli bir noktadır bu.
Oruç tuttuğun görülsün, bilinsin diye yapıyorsan niyetin bozuktur.
Bu “görülsün, bilinsin, nasıl dindar olduğum anlaşılsın” diye
yapılan ibadetlerin tümü de niyet bozukluğu ile sakatlanmıştır.
Oruç da böyledir, cuma namazları da böyledir.
Oruç, bilenler bilir, aç susuz kalmak değildir. Bütün beden
işlevlerinin denetim altında tutulması demektir. Bütün organların
bu ibadete katılması demektir.
Zihinle başlar oruç. Kötülük düşünmeyeceksin. Kimse için kötü
düşünmeyeceksin. Kimseyi aldatmayacaksın. Kimseyi kandırmayacaksın.
Kimseye tuzak kurmayacaksın. Kimseyi arkadan
vurmayacaksın.
(İyi de koalisyonu nasıl kuracaksın? Koalisyon kurulamıyor gibi
yapıp erken seçim planlarını nasıl gizleyeceksin? “İlerde hesabını
görürüz” diye niyetlerini nasıl gizleyeceksin? Eyvah ki
eyvah!)
Zihinle başlar oruç, dil orucu ile devam eder. Yani, yalan
söylemeyeceksin. Kötü söz etmeyeceksin. Kimsenin kalbini
kırmayacaksın. Arkadan konuşmayacaksın. İnsanları
çekiştirmeyeceksin, gıybet nedir, ağır günahtır.