Kısaca, deneklerin bir otoritenin zorlayıcı buyruklarına ne
denli uyacaklarına ilişkin bir deneydi bu. Şaşırtıcı olan da,
hiçbir yükümlülüğü olmayan deneklerin sırf “otorite öyle istiyor”
diye emre uyarak ölüme kadar varan bir zorbalığı kabul etmeleri
idi.
YSK kararı da buna çok benzer bir “boyun eğme” örneğidir. Seçimi
kaybeden adayın partisinin başkanı, “sonucun içine sinmediğini”
söyleyerek YSK’ye buyruk niteliğinde istek belirtmiş, başkan
yetkilerini de hatırlatmıştır.
Bu tehdit karşısında ürken “yüksek yargıç” sıfatı taşıyan YSK
üyeleri kanıt ve belge arama sürecine girerek her şeyin denendiği
ama hiçbir şeyin amaca uymadığı durumu bir neden yaratarak emre
uygun bir karara bağlamışlardır.
Her şey açıktır.
Tek Adam’ın emri itaat edilerek yerine getirilmiştir.
Bunu yapabilmek için de gerçekler inkâr edilmiştir.
Kazanılmış bir seçim iptal edilmiştir.