İnsanlığın yükselen sesi, bu kez Yeni Zelanda’dan geldi.
Başbakan Jacinda Ardern, yaşanan terör felaketinin
ardından felaketin masum kurbanlarına koştu.
İki camiye giren terörist silahlarıyla 50 Müslümanı öldürmüş, daha
çoğunu yaralamıştı.
Kadın başbakan, başını örttü, ölenlerin evlerine koştu, yakınlarına
sarıldı, dertlerinin ortağı oldu. İlk meclis toplantısında da Kuran
okuttu.
İnsanlığın yükselen sesini bu kez Yeni Zelanda’dan duyduk.
Tarihin böyle anlarında “insanlığın yükselen sesi”ni duyarız.
Emile Zola da Dreyfus davasında
bu sesi dünyaya duyurmuştu.
Nelson Mandela, Güney Afrika’dan insanlığın sesini
yükseltmişti.
Bertrant Russel barış için sokağa çıktığında bu
sesi duymuştuk.
Edward Sait, Filistinli çocuklarla beraber taş
atarken bu sesi yükseltmişti.
İnsanlığın yükselen sesi, insanın insana çağrısıdır.
Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale’de yatan Anzaklar
için “Onlar artık bizim evlatlarımızdır” derken insanlığın yükselen
sesini bütün dünya duymuştu.
Şimdi de Jacinda Ardern, bu sesi Yeni Zelanda’dan yükseltiyor.
İnsanlığımız adına şükran duyuyoruz saygıdeğer Başbakan.
Biz neden barışamıyoruz?
Şu seçim ortamında adaylara, söylemlere, tutumlara bakıyoruz.
İşte, Ekrem İmamoğlu, güler yüzüyle, ılımlı,
barışçı söylemiyle, çözüm yollarıyla uygar b...