Gölcük depreminde Değirmendere beldesi de büyük hasar görmüştü.
Ertesi gün hemen koşup Değirmendere’nin felaketine destek olalım
istedik. Belediye başkanı dostumuz Ertuğrul Akalın
hiç uyumadan görev başında çalışıyor, ekmek, su, kalacak yer için
uğraşıyordu.
Değirmendere, kültürle iç içe yaşayan bir belde idi. Yazarlarla
imza günleri, söyleşiler düzenlenirdi. Bizim de katıldığımız bu
çalışmalarda, söyleşilerin yapıldığı kıyı kahveleri, yemek
yediğimiz deniz kıyısı restoranları, belediyenin kaldığımız oteli
tümüyle denize kaymış, yok olmuştu.
Nedeni, bu yapıların tümüyle sonradan doldurulmuş toprak üzerine
yapılması idi. Beldedeki kıyı parkının yarısı denize gitmişti.
Elbette doldurma işlemi yıllar öncesinde yapılmıştı, Ertuğrul
Başkan’ın işi değildi.
Ama bu olay hepimize bir şey gösteriyordu:
Doğayı aldatamazsınız.
Doğa, ondan aldığınızı sizden geri alır.
Şimdi İstanbul’da doldurularak denizden alınmış yerler üzerine
yapılan parkları, konutları, büfeleri gördükçe bunu hatırlarım.
Doğa, bir depremde bunların hepsini geri alır.
Doğa ile uyumlu yaşamayı bilmeyen insanoğlu bunun bedelini çok
büyük acılarla öder. Doğaya saygı duyun!
Kaz Dağları’nı yağmalıyorsunuz. Açgözlülüğünüz bir gram altın için
ağaçları keserek ormanı yağmalıyor.
Yok ettiğiniz şey, yaşamsal değeri olan oksijendir.
Ağaçları keserek doğadaki “toprak-suhava” dengesini
bozuyorsunuz.
Sonra da kuraklık diye inliyor, seller geliyor diye
ağlaşıyorsunuz.
Derelerin akışını engelliyor, dere yatakları...