Atatürk 10 Kasım 1938 günü aramızdan
ayrıldı.
O günü hatırlıyorum. Kandıra’daydık. 8 yaşındaydım.
Bütün öğretmenler hıçkırarak ağlıyorlardı.
Babam, başöğretmen, üzgündü. Ben şaşkındım.
Şimdi düşünüyorum da,
bu millet ağlamakta haklıymış.
Atatürk’ü kaybetmek her şeyi kaybetmekmiş.
Keşke neden ağladığımızı bilseydik.
Ağlamışız ama nedenini bilememişiz.
Aslında Cumhuriyeti kaybediyormuşuz.
Sonraki yıllarda adım adım Cumhuriyeti kaybediyormuşuz.
Atatürk bir “Aydınlanma Yıldızı”.
Işığı hâlâ, her şeye karşın, ufkumuzu gösteriyor.
Ama dogmaların karanlığı, önyargıların sisi ışığı
örtüyor.
Cumhuriyeti istiyor musunuz?
Hak etmeniz gerekiyor dostum.
Eğer kaybediyorsanız,
hak etmemişsiniz demektir.
Unutma;
Hak etmediğin hiçbir şey senin değildir.
Ne adın, ne unvanın, ne yetkin, ne aşkın, ne geleceğin...
Eğer hak etmiyorsan,
Cumhuriyet de senin değildir.
***
Orhan Karaveli, “Atatürk
Cumhuriyeti bana emanet etti” demişti.
KOOP-C söyleşisiydi. Ne güzel söz, diye düşünmüştüm.
Atatürk, Cumhuriyeti bize emanet etmişti.
Biz, Cumhuriyet kuşaklarıyız.
Eğer bugün biz bu emaneti koruyamadı isek, görevimizi yapmamışız
demektir.
Hadi gelin, bunu kabul edelim.
Görevimizi yapmadık
Toplum cahil miydi? Görevimiz eğitmekti.