30 Ağustos taarruzu ile başlayan “Kurtuluş Savaşımız” zaferle
sonuçlandı.
Düşman işgalinden kurtulduk.
Ancak, o tarihten beri sürdürdüğümüz “İlkellikten Kurtuluş
Savaşımız” bitmedi.
İlkellikten kurtulmak, düşmandan kurtulmaktan daha zor da
ondan.
Onun için de bugün, “33 Ağustos”tur ve “Uygarlık Savaşımız” devam
ediyor.
Büyük önderimiz Atatürk’ün en büyük önemi verdiği
zafer “Uygarlık Zaferi”dir ve bu mücadeleyi bizlere emanet
etmiştir.
Çünkü, Atatürk Cumhuriyeti, bağımsızlığın, laikliğin, uygarlığın
zaferi olmuştur.
Bu zafer, büyük kurtarıcı tarafından böyle tanımlanmıştır.
Onun içindir ki, ilkellerin yağmacı -tüketici hedefleri yeni-
Osmanlıcılık adı altında Cumhuriyetin kazanımları olmuştur.
Bizim de andımızla içinde olduğumuz Atatürk Cumhuriyetçileri,
“uygar- üretici- paylaşımcı” nitelikleriyle toplumlarıyla
yaşarlar.
Buna karşın, “ilkel- yağmacı- tüketici” nitelikler, cemaat
güdüsüyle uygarlığın tehdidi olurlar.
Osmanlı döneminin softaları- mollaları, bugünün tarikat şeyhleri,
cemaat mürşitleri olarak aynı yolu izlemektedir.
Bugünün iktidarı da geçmişin özlemiyle bu bağnazlık yolunu
desteklemekte, uygarlığa giden yolu tıkamaktadır.
Onun için de, Türkiye’nin “uygarlık savaşı” eskisinden çok daha
çatışmalı olarak sürüp gitmektedir.
Çatışma alanlarına bakarsak... Her cephede
çatışma
Hukuk cephesinde: