(Bu yazım daha önce yayımlanmıştı. Yeniden yayımlanmasını
istemek içimi burkan bir acı duymama neden oluyor. Ülkemin,
toplumumuzun, kültürümüzün her gün daha da geriye gitmesi ne
durumda olduğumuzun bir göstergesidir.
Umarım bu gösterge hepimiz için bir uyarı olur ve cesaretle
doğruları savunmamızın yaşamsal önemini anlatır.)
Atatürk İslam dini ile çok ilgilendi.
Atatürk karşıtları ona “dinin toplumdaki etkisini azalttı” diyerek
geleneksel yapıyı bozduğu savıyla karşı çıkarlar.
İslam tarihi yerine Türk tarihini, Osmanlıca yerine Türkçeyi,
medrese eğitimi yerine modern okulu, kadı yargısı yerine laik
hukuku getirdiği için de “toplumu köklerinden ayırmakla”
suçlarlar.
Atatürk gerçekten de İslam dini ile ilgilenmiştir.
Bu ilgisinin tarihsel süreçle bağlantısı vardır.
Atatürk dinle ilgili üç hedef belirlemiştir:
Birincisi, dinin dünya yaşamını yönetmemesi. Laiklik.
İkincisi, halkın dinini doğrudan öğrenmesi. Bunun için de kutsal
kitap Kuran’ın Türkçeye çevrilmesi. Ezanın Türkçe okunması. Halkın
bilme hakkının gerçekleşmesi.
Üçüncüsü de, din ile halkın arasına girmiş olan tarikat, tekke,
zaviye, şeyhlik, dervişlik, büyücülük, üfürükçülük gibi
kuruluşların kaldırılması.
Atatürk bunları yapmıştır.
Atatürk bunları neden yapmıştır?
Çünkü Osmanlı tarihini bilmektedir.
Nedir Osmanlı tarihi?
*** Yıl 1789. Fransız İhtilali
başlamıştır. Dünya artık değişecektir.