Adalet sözü sık geçmeye başladığı zaman orada bir sorun olduğunu
bilirsiniz.
“Adalet herkese lazım olur” dendiğinde bilirsiniz ki birilerinin
canı yanmıştır.
Oysa adalet, hak dağıtımının her türlü etkinin dışında olması
gereken yoludur.
Ancak, adalet kadar baskı altına alınan, etki altına alınan başka
bir alan olmamıştır.
Can Dündar ve Erdem Gül Silivri Cezaevi’nde yatıyorlar.
“Bu yatışın süresi ne olacak” sorusunun yanıtı bilinmiyor. Çünkü bu
iki gazeteci arkadaşımız suç işledikleri için değil, bilinen bir
gerçeği ortaya koydukları için oradalar.
Onlar “adaletin gereği olarak” değil, “adalet olmadığı için”
oradalar.
Bir yargıç, Murat Aydın artık dayanamadı. Oturdu, bir mektup
yazdı.
Can Dündar’a ve Erdem Gül’e yazdığı mektupta anlattı ki:
“Tüm bu yaşananların hukuk, adalet, yargı adına yapıldığı
söylendiğinde içim eziliyor... İçinde bulunduğum mesleğe, 30 yıla
yakındır eğitimini alıp uygulamasını yaptığım hukuk bilimine olan
aidiyet duygumu yitiriyorum.”
Bu mektubu yazan yargıcı kutlamak yetmez, bu mektubu “adalete
saygısı olan” herkes imzalamalıdır.
Yargıç Murat Aydın, “ben cesur biri değilim” demiş. Aslında elbette
uygarlık cesareti var ama bu satırları yazdıran duygu salt cesaret
değildir. Bu satırları bir yargıca yazdıran duygu, öncelikle kendi
kişiliğine duyduğu saygıdır.