11 Ocak tarihli Cumhuriyet’te dördüncü sayfa haberleri: “Hayali
seçmenlerle sandığa”, “Seçimle siyaseti ayırdı”, “Erdoğan’dan oy
istedim”! Sıradan bir gün...
Sabah eline gazete alıp “memlekette ne oluyor?” diye baktığınızda
karşınızda beliren manzara bu. Her seçim olduğu gibi AKP ölüler de
dahil olmak üzere geniş (!) seçmen kitlesinden aldığı oyla iktidar
olmaya hazırlanıyor. Oturduğunuz evde sizin dışınızda birçok seçmen
daha çıkıyor mesela, bu duruma şaşırıyor musunuz? Ya da 165 yaşında
oy kullanacak birinin varlığını yadırgayan var mı?
Seçime açık hukuksuzlukla gidiliyor. Hemen bütün ciddi hukukçular
Binali Yıldırım’ın “anayasal suç işlediğini ve seçimlerin iptal
edilebileceğini” söylüyor. Bunu görmezden gelerek yarışa devam
edilebilir mi? Ya da AKP seçmenine sevimli görüneceğiz diye “Binali
Bey’in takdiri budur” denebilir mi? Kaldı ki, bugüne dek Binali
Bey’in herhangi bir takdirine ben rastlamadım, Reis’in sözünden
çıktığını gören var mı? Sandığı reis koyuyor, YSK’yi reis atıyor,
oyları da reis sayıyor, seçmenleri ve seçecekleri kişiyi de reis
atıyor! Durum budur.
Siz bu koşullarda Reis’i ziyarete saraya gidip ondan oy
istiyorsunuz. Mantıksal tutarlılıktan yoksun bir hareket. İmamoğlu,
“İstanbul’a hizmet etmiş tüm başkanlara gidip, deneyimlerinden
faydalanacağım” dedi. Yahu biz onlardan kurtulalım diye aday
arıyoruz! Eğer onların deneyimi yaşanır İstanbul sağlayaydı neden
Ekrem Bey aday gösterilsin ki? Dahası, CHP genel başkanına sürekli
hakaret eden, Gezi gibi tertemiz çevreci eyleme katılanları
terörist ilan eden birinden ne tür öğüt aldığı merak konusu!
İmamoğlu’na anımsatırım, Gezi İstanbul için çevreci bir eylemdi!
Acaba Ekrem Bey cesaret gösterip: “İstanbul kültür ve sanat
kentidir” deyip Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ı ziyarete gitse daha
anlamlı olmaz mıydı?
Tüm bunların üstüne Kılıçdaroğlu, “YSK’ye güvenmiyoruz” dedi. Ne
halt edecek sıradan yurttaş? CHP genel başkanının güvenmediği
YSK’yle nasıl mücadele edec...