RTE’nin meydanlarda denetimden iyice çıkmış
söylemleri ne türden bir geleceğin bizi beklediğini ortaya koyuyor.
Anlaşılan o ki; iktisadi krizin boyutları sandığımızdan daha derin
olacak, bunun siyasi bedeli de kaçınılmaz. Türkiye’de seçmen
sadakatinin olmadığını göz önünde tutarak, baskı uygulamalarının
derinleşeceğini tahmin etmek güç değil. Üstelik yerkürenin her
yanında artan belirsizlik, bizim coğrafyamızda doğrudan, sert
biçimde hissedilecek. Diyeceğim; RTE’nin dediği doğrudur, “beka”
sorunu söz konusudur. Köşeye sıkışan ülkelerden mutlaka siyasal
taviz beklenir, bunun ne olacağını göreceğiz. Kriz tek adam
yönetiminin ürünüdür.
Kimileri yerel seçime gittiğimiz yanılgısında, hatta AKP’nin bu
havada kampanya sürdürmesini yadırgıyor. Bana kalırsa bu seçim
“güven oylaması” niteliği taşıyor. Yurttaşlar “Türk tipi başkanlık
sistemi”nden memnun mu, değil mi gösterecek. Sorun adil seçim
kaygısının herkeste olmasında. Sandık güvenliği yitince, oylama
anlamsız hale gelir, sonuç baştan tartışmalı olur. Bu durum
sanılandan daha derin kriz yaratır. Derdini oy vermek gibi, en kaba
ve doğal şekilde ifade edemeyen halk demokrasi inancını yitirir. Bu
da iktidarların yalnızlaşmasına neden olur. Elde kalan son olanak
da ortadan kalkar. Keşke AKP sandığa sahiden inansa ve toplumun
kendini ifade etmesine izin verse! Bugün ülkenin en çok gereksinim
duyduğu kavram “adalet”tir, bir kez yitti mi yerine koymak pek
güç!
Üretmeyen bir ülkenin mutlu gelecek düşü kurmaya hakkı yoktur.
Piyango değil ki “huzur”, “mutluluk” sana çıksın. İşsizlik daha da
artacak, doğrudan yardımlarla AKP’ye bağlanan geniş kesim, belki
ilk kez konumunu sorgulayacak. Deneyimli iktisatçıları okudukça,
tarihimizin en önemli dönemeçlerinden birinde olduğumuzu anlıyorum.
Hemen tüm ölçülerini kaybetmiş bir toplumun, böylesi derin iktisadi
açmazı dayanışmayla, bili...