“Kadın cinayetleri siyasaldır” söylemi yüzde yüz doğrudur. Her
tür gericilikle mücadele etmeden başarı kazanmak mümkün değildir.
Umut veren şudur: Farklı toplumsal gruplarda kadınlar “cinayet,
şiddet” konusunda kolayca yan yana gelip tepki veriyor. Bu ölçüyle
bakarsak, geçen hafta da dahil olmak üzere kadın mücadelesine
hayranlık duymamak mümkün değil.
Erkek egemen dile, töreye, dinsel baskıya, iktidar şiddetine karşın
boyun eğmeden sahaya çıktı, ses verdi kadınlar. Bunu değerli
buluyorum. Erkeğe düşen; kadınlar ne karar verirse benimsemek,
yanında olmak, üzerine düşen görev varsa çalışkanca yerine
getirmektir. Akıl vermeye kalkmak, baştan “buyurgan, kibirli
iktidar” tavrıdır. Bunu yapan erkek ya susmalı ya da birikimli
kadınlardan dil ve tavır konusunda destek almalıdır. İşe buradan
koyulacağız.
Gelelim umut kıran taraflara. Sahaya çıkıp mücadeleye girişen
kadınlar görünür olup sesini duyurabiliyor. Oysa, halen evde tehdit
altında olanları bilmiyoruz. Hafta boyu ekranda yaptığım
programlara gelen ihbarlara bakılırsa, durum sanılandan çok daha
ciddi boyutta. AYM eliyle iyice çaresiz kılınan kadın, şehir
meydanlarında haykıran hemcinslerinin yanına gelemiyor, çoğu zaman
yasal destek alamıyor, ruhsal katkıdan yoksun, kaderine mahkûm
ölümü bekliyor. Örnekler çok.
AKP ile kurulacak hiçbir masadan umutlu değilim. AKP’de sorumluluk
alan kadın bakanların, vekillerin iyi niyetli olsalar bile, pek de
başarı sağladıklarını söyleyemeyiz. AKP ideolojik olarak kadını
aile içinde, evde görmek istiyor. Erkeğe hizmetçi gördükleri
kadınların, neredeyse öldürülmelerini kendi davranışlarından
kaynaklı olduğuna inanır haldeler. Bana kalırsa Diyanet, AKP’nin
sesidir ve kadını koyduğu en iyi yer “emanet” olma halidir.
Cinayetler toplumsal destek olmadan yaygınlaşamazdı. Bu yüzden
kimse “AKP’den önce de cinayetler vardı” demesin. Evet, vardı.
Çünkü AKP’den önce de ülke ge...