Murat Belge yazınca haberim oldu: Çağatay
Anadol anılarını yayınlamış, "Şu Bizim Sosyalist
İşçi Partisi"...
Anadol TSİP yöneticilerinden, ülkemizde az sayıda
bulunan "kafası çalışan sosyalistlerden" biri...
Birçok sosyalist gibi hayatını ziyan etmiş olsa bile. Hiç olmazsa
hayatta kalmayı başardı, genç yaşında ölüp gitmedi.
Çeşitli partiler kurup kapattıktan sonra (Sosyalist Birlik Partisi,
Birleşik Sosyalist Parti, Özgürlük ve Dayanışma Partisi), "bu
işin" niçin olmadığını ve niçin olmayacağını anlamış.
(Karl Marx da "Türkiye'de olmaz" demişti!)
Bakınız bizim kuşak için ne diyor:
"(Mihri Belli) öğrenci gençliğin zaten cumhuriyet idaresinin
eğitiminden geçerken edinmiş olduğu Kemalist ve
milliyetçi eğilimlerin, sanki bunlar Marksizm'in bir
gereğiymiş gibi daha da pekişmesine hizmet ediyordu."
Evet, hatta aynı şey sandılar!
Türkiye'de sosyalistler hep "önce Kemalist, sonra
sosyalist" oldular.
Bugün de öyledirler.
Ancak "Kemalist olmayan bir solun" iyi kötü şansı
olabileceğini göremediler ve göremiyorlar.
İktidar şansı demedik canım, varlık gösterme şansı dedik.
Çağatay Anadol imana gelmiş!
Diyor ki: "Kemalizm ile komünizm arasında hayal edilmiş
bağı kopartmak ve Türkiye sosyalizmine Atatürk
milliyetçiliği adı altında sızmış bulunan
milliyetçilikle mücadele etmek gereği, sosyalistler için
bir görev olarak benimsenmeli..." Bade harab-ül Basra!
Altmış yıldır aklınız neredeydi?
Tayyip Erdoğan "vurup geçince" mi gözünüz açıldı?
Murat Belge de soruyor:
"Marksizm, dünya tarihinin sınıf mücadelesi tarihi olduğunu
söyler. Atatürkçülük, 'İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış
bir kitleyiz' der.
Hangisini benimseyeceğiz?"
Kemal Tahir'e küfrederken düşünecekti.
Neyse, seksen yaşında İngiltere'den vatan topraklarına dönmek de
bir mazhariyettir.