Sık sık gazete sayfalarında görünürlerdi. Artık sayıları çok
azaldı, hatta hemen hiç kalmadı. Bu sefer de arşiv söyleşileri
yayınlanıyor.
Yaşlı öğretmenler... Bunların
da "Atatürk'ü görmüşlüğü olan" mutlu
örnekleri.
Öyle de bir hava yaratılıyor ki, Atatürk neredeyse
karşısına hangi kız çocuğu çıksa "Öğretmen
ol!" demiş.
Hiç kimseye "Sanayi mühendisi ol" dememiş.
Öğretmen kutsaldı.
El üstünde tutuluyordu, pek para verilmese de...
Hele bir de devlet memuru olunca...
Ayrıcalıklı insanlardı. Türkiye'nin sahipleri onlardı.
Hele bir de CHP üyesi olunca...
Fakat cumhuriyet yönetiminin giriştiği eğitim hamlesi, sanayileşme
hamlesiyle desteklenmiyordu. Toplumda sosyal hareketlilik de
istenmiyordu, siyasi hareketlilik de.
Köy Enstitüleri de böyleydi: Çocuklar okuyacak, öğretmen
olacaklardı.
Peki sonra ne olacaktı?
Onlar da öğretmen yetiştireceklerdi, kısırdöngü sürecekti.***
İktidar değişince, öğretmenler de diğer memurlar gibi birer
memur olduklarını gördüler.
Yani sürekli geçim sıkıntısı içinde...
Havaları yavaş yavaş söndü.
Bir ara "devrimci öğretmen" modasıyla yeniden
parladı.
Şimdi artık köy öğretmeni, zalim ağayla el ele veren gerici imamla
savaşıyordu...
Köylü büyük şehirlere göçüp bir kısmı işçi, büyük çoğunluğu lumpen
olunca ellerinde kurtaracak eleman kalmadı.
İstanbullu aydın nihayet köylüyle tanıştı!
"Köy devrimi", "köylerden şehirlere" gibi saftırık
projeler de rafa kalktı.
İnanmayan, Erşan Kuneri dizisinin "Kooperatif
Kemal" bölümünü izlesin.***
Einstein, "İki şey sonsuz ve sınırsızdır, biri
evren, öteki de insanların aptallığı" demişti.
Bu o kadar böyleydi ki, zorla yaratılan "Çalıkuşu
Feride" efsanesi bugün de dimdik ayaktadır.